Her yıl düzenlenen birbirinden ilgi çekici festival ve etkinliklere ev sahipliği yapan Miami yıl boyunca canlılığı ile ziyaretçilerinin ilgi odağı oluyor. Gezinizi bunlardan birine denk getirmek keyifli olacaktır. Miami festivaller ve etkinlikleri aylara göre sıralayacak olursak:
Art Deco Weekend: Ocak ayının ortası gibi düzenlenen festivalde: sanat sergileri, geçit törenleri, müzik performansları, moda gösterileri, yürüyüş turları vs. 80’den fazla etkinlikle Art Deco Historic District‘in kalbini keşfedeceksiniz. Her yıl 400.000’in üzerinde katılımcı ile kutlanan festival döneminde Miami’de bulunmak keyifli olacaktır.
Eğitim, iş, gezi, Work and Travel veya farklı nedenlerle ABD’ye gelip kısa veya uzun süreli ev kiralamak istiyorsunuz ve nereden, nasıl başlayacağınızı bilmiyorsanız doğru adrestesiniz… Yaşadığımız 15 yılda ev kiralarken edindiğimiz deneyimleri ABD ev kiralama başlığı altında bu yazımızda paylaşacağız. Bu süreçte New Jersey, Los Angeles, Atlanta ve Porto Riko’da birçok apartman dairesi ve townhouse kiraladık. Ayrıca kısa süreli farklı eyaletlerde de kalışlarımız oldu. Eğer ev kiralamak istemiyorsanız Extended Stay diye geçen otel zincirleri kalmak için ideal olacaktır. Çünkü içinde mutfağı ve mutfak eşyaları da bulunuyor, küçük stüdyo daire gibi düşünebilirsiniz. Ayrıca günlük düzenli temizliği de yapılır. Bu daha uygun olan zincir olup benzer tarzda farklı otel zincirleri de var. Merak edenlere bu konu hakkında da detaylı bilgi verebiliriz.
Denali Milli Parkta yapacağımız otobüs turu erken saatte başlayacağı için bizim de güne her zamankinden daha erken başlamamız gerekti. Sebep gezi olunca erken kalkışlar hiç zor gelmiyor 🙂
Athabascan yerlilerinin dilinde en yüksek anlamına gelen Denali, Kuzey Amerika kıtasının en yüksek dağı (eski adı Mt McKinley). Dağ ve çevresi inanılmaz bir vahşi hayat sunuyor. Charles Sheldon, 1908 yılında buraya geldiğinde bu doğal hayatın bozulmaması için Denali’nin ulusal park olmasını düşünüyor. Başladığı mücadelenin sonunda 1916 yılında Denali Ulusal Park oluyor. Park günümüzdeki sınırlarına ise 1980’lı yıllarda ulaşıyor. Bu arada park ile ilgili çok önemli bir gelişme olmuş. 9 yıl önce dinozor fosili bulunuyor ve bizim ziyaret ettiğimiz günden bir hafta önce de 650 milyon yıllık dinozor iskeleti buluyorlar. Bunu anlatan park görevlisinin heyecanını ve gözlerinin içinin parlamasını tarif etmemiz imkansız.
Gezimize heyecan dolu bir motto olsun diye koyduğumuz “Kutuplara Yolculuğun” bizi en çok heyecanlandıran kısımlarından biri de balinaları seyredebilmek ve buzullara dokunabilmekti. Bugün bu hayali gerçekleştirebilmenin verdiği tarifisiz mutluluğu yaşadık. Zaman zaman zor da olsa hayal ettiklerimize ulaşabilmenin verdiği huzur ile de bu satırları yazıp heyecanımızı sizlerle paylaşıyoruz. Belgesel tadında geçirdiğimiz günün, bir kamera filmine veya fotoğrafına sığdırılabilmesi maalesef imkansız…
“Kutuplara Yolculuk” gezimizin 40. gününde Kanada’ya veda edip yeniden ABD topraklarına giriş yapacağız ve hedefimiz Seattle şehrine doğru devam etmek. Vancouver‘da kaldığımız evde iki Azeri petrol mühendisi de kalıyordu ve onlarla kısa da olsa biraz sohbetimiz oldu. Yola çıkacağımız sabah İsmail’i, elinde bir bardak su kapının önünde bizi beklerken buluyoruz. “Bizde adettir arkanızdan dökeceğim” diyor. Ah, ne güzel ortak adetlerimiz var keşke hiç kaybetmeden yaşasak. Koreli ve Azeri dostlarla vedalaşıyoruz.
Bugünü dinlenerek ve şehri dolaşarak geçirdik. Bozeman şehri küçük ama bir o kadar da sevimli bir şehir. Üniversitenin olması şehre bir dinamiklik ve canlılık sağlamış. Şehrin etrafı ile beraber nüfusu yaklaşık 60.000 civarındaymış. Halkın yardımıyla yapılmış olan inanılmaz güzel bir kütüphanesi var. Günde yaklaşık 1.500 kişi ziyaret ediyormuş. Biz hayran kaldık ve tebrik ettik Bozeman halkını…
Yıllardır canlı performansını dinlemek istediğimiz Fazıl Say’ın Duke Üniversitesinde konser vereceğini duyunca; biletlerimizi satışa çıkar çıkmaz almıştık. Konser pazar akşamıydı ve biz Duke Üniversitesinin olduğu bölgeyi bu zamana kadar gezme imkanı bulamamıştık. Konserden bir gün önce giderek Raleigh-Durham-Chapel Hill bölgelerini az da olsa keşfedebilmek için güzel bir imkan doğmuştu.
Yolda olmak, yeni yerler keşfetmek başlı başına keyifli olsa da bazı yerler vardır ki üzerinden ne kadar zaman geçse de anıları ilk günkü gibi taze kalır. Birden fazla gitseniz bile her gidişinizde sizi ilk defa görüyormuşunuz gibi cezbeder. Görsellikleri, kültürü kadar yaşanan ilklerle de hafızalarımıza kazanır. Bize sorulan soruların başında da gezdiğimiz yerler arasında en çok nereyi beğendiğimiz ve hayal kırıklığı yaşatan bir yer olup olmadığı geliyor. O yüzden şimdiye kadar yurt dışında gezdiğimiz yerler arasında bizi etkileyen, hayran bıraktıran, ilkleri yaşadığımız yerler ve anılarımızda nasıl kaldıkları hakkında bir liste hazırlayıp ” İz Bırakanlar “ adı altında sizlerle paylaşmak istedik. Öncelik sırasına koymak çok zor olduğundan listeyi alfabetik sıraya göre düzenledik.
Evet, ABD alışveriş çılgınlığını sonuna kadar yaşayacağınız yerlerin başında gelmektedir. Bir ara Türk Lirasının ABD Doları karşısında oldukça değer kazanması ile ABD gezisi denince ilk akla neredeyse alışveriş gelir olmuştu. Türkiye ziyaretlerimiz öncesi veya bizi ziyarete gelen her eş dostla alışveriş merkezlerinde çok hoşlanmasak da gereğinden fazla zaman geçirmiştik. Doların yükselişe geçmeye başlaması ile eski cazibesini kaybetmeye başlamış gibi dursa da bazı dönemlerde yine de daha uyguna alışveriş yapma imkanı güncelliğini korumaktadır.
ABD’nin hatta dünyanın en iyi üniversitelerinden Harvard ve MIT’ye ev sahipliği yapan Boston şehri; ayrıca spor alanında ABD’de ekol olmuş Boston Celtics, New England Patriots ve Red Sox takımlarına da ev sahipliği yapmaktadır. New Jersey’de yaşadığımız yıllarda fırsat buldukça ziyaret ettiğimiz Boston, kışları sert geçmese ABD’de en çok yaşamak isteyeceğimiz şehirlerin başında yer alır. Özellikle bahar aylarında şehrin tadı bir başka oluyor. Ekim ile Nisan ayları arası genelde havanın soğuk olduğunu belirtelim.
Motokeyf e-dergide de yayınlanan motosiklet gezilerimizin 2015 Yılı Değerlendirmesi
Yolda olmayı yeni yerler keşfetmeyi, farklı insanlarla tanışmayı onların kültürlerini, yaşam tarzlarını öğrenmeyi, farklı lezzetlere evet diyebilmeyi, gerektiğinde paylaşmayı ve motosiklet üzerindeyken o anın tadını çıkarmayı eminiz hepimiz çok seviyoruz. Yol yaptıkça daha çok yolda olma isteğimiz artıyor ve her geziden yeni planlarla dönüyoruzdur. Hafta sonu gezilerinde veya kısa gezilerin dönüş yolunda keşke bir haftamız daha olsaydı, keşke bir ay hatta sınırsız zamanımız olsaydı ve gezimize devam edebilseydik demiyor muyuz? Uzun yolculukların akşamında özellikle kamp yapıyorsak; ateş başında yapılan güzel sohbetler, gördüklerimiz ve göreceklerimizin hayali bizlerin o günün yorgunluğunu atıp önümüzdeki günlerde çok daha uzun seyahatler yapmaya teşvik etmiyor mu?
2004 yılında yaptığımız 4 günlük Chicago (Şikago) gezimiz yeni olmasa da anılarımız taptaze ve bu güzel şehri yazmadan geçmek istemedik. ABD’nin 3. büyük şehri olan Chicago, yılın büyük bir bölümünde havasının soğuk olmasına rağmen canlı hayatı ile sıcacık bir şehirdir. Rüzgârlı şehir olarak anılıyor ancak bu rüzgârlı anlamının daha çok politik olduğu dile getirilmektedir. Michigan gölünün etkisi ile de gerçekten rüzgârlı bir şehir olduğu kesin 🙂 Mayıs ayının sonlarına doğru gittiğimiz Chicago’da serin bir hava hakimdi. Bizden sonra aynı dönemde giden arkadaşlarımız ise sıcak ve rutubetli bulmuştu. Gitmeden önce hava durumunu kontrol etmekte kesinlikle fayda var.
Son dönemlerde epey bir arkadaşımızla kamp malzemeleri, ABD’deki kamp alanları ve kamp yapmak üzerine sohbet ettik. Bir arkadaşımız da birkaç hafta sonra ilk kez kamp yapmaya gideceğini söyleyerek bizden tavsiye istemesi üzerine tecrübelerimizi sitemizde de paylaşmaya karar verdik. Aslında bizim kampçılığımız da çok eskiye dayalı değil, ama özellikle yeni başlayacaklar için ilk deneyimlerimizin faydası olacağını düşünüyoruz. Bu yazımızda kullandığımız kamp malzemelerimizi elimizden geldiğince anlatmaya çalıştık.