Adrenalin Dolu Saatler ve Kjerag Yürüyüşü
Kjerag, Pulpit ve Trolltunga yürüyüşleri Norveç’e gelindiğinde ilk akla gelen rotalar arasındadır. Hava şartları izin verirse bu rotalardan en azından birini yapmak çok istiyorduk ve Kjerag’da karar verdik.
Norveç’in eşsiz manzaraları ve yürüşün sonunda 1084 metre yükseklikte iki blok arasına sıkışmış kaya parçası (Kjeragbolten – Kjerag Kayası) ile ödüllendiğiniz rota zor diye geçiyor. Hele de bizim gibi kaya tırmanışına alışkın olmayanlar için 🙂 Ama adrenalin işin içine girince olmazlar olur oluyor.
Gidiş-dönüş yaklaşık 10 km’lik yürüyüş yolunda dik tırmanışlara ve inişlere hazırlıklı olun. Çok zorlayıcı bölümlerde zincirli tutunma yerleri yapılmış ve bu sayede dik çıkışlarda kendinizi çekme veya inerken destek alma şansınız var. Paylaşılan fotoğraflarda çocuklu aileleri ve bu zincirleri görünce zorluk derecesini hiç düşünmeden sabah erkenden gittik. Araçla gelmişseniz otopark ücreti 300 NOK. Otomattan kredi kartı ile ödeniyor. İlk girişte tuvaletler var ve sonrasında yol boyunca olmayacak aklınızda olsun…
Tırmanış için Haziran başı – Eylül sonu arası ideal zaman. Bizim gelişimiz Ekim ortasını buldu ama şansımıza soğuk olsa da yağmur yok. Hava iyi diye sevinirken görevli arkadaşın tırmanışların bazı bölümlerinde bulunan zincirlerin kar yağışına karşı çıkarılacağını dönüşte olmayacağı ve parkurun zor olduğu uyarısı karşısında bir anlık tereddüte düşüyoruz. İkilemde kalsak da zorluk derecesini gözümüzde canlandıramadığımızdan yürümeye karar veriyoruz. Görevlinin “dönüşte zorlandığınız yerde oturarak inersiniz” tavsiyesi de kulağımıza küpe oluyor.
Yürüyüş boyunca su ve yiyecek olmayacağı için yanımıza bir şeyler alıyoruz. Onur’un sırtında çanta başlıyoruz tırmanışa. İlk bölüm dik bir yamaç ardından tırmanılan kayalık ise zorlayıcı ama zincirler işi kolaylaştırıyor, dönüşü kafaya takmamaya çalışıyoruz. Arkasından gelen daha az eğimli tırmanışta iyice alışmaya başlıyoruz derken zincirleri çıkaran ekibe denk geliyoruz. Dönüş zor olacak ne yapalım diye sorduğumuzda “ya buraya kadar gelmişsiniz geri dönülür mü” diyerek bizi motive ediyorlar. Ayfer yükseklik korkusunu düşününce inişin kendisini zorlayacağının farkında ama bir kere adrenalin sarmış vücudumuzu tabii ki devam…
Ödülümüz buzul göl…
İlk zirveden sonra kısa bir iniş sonrasında küçük bir buzul gölle ödülleniyoruz. Biraz soluklanıp doğasının farklılığının bizde bıraktığı şaşkınlığı üzerimizden atıyoruz. Sabahki sis de dağılmaya başlamış, manzara iyice gözler önünde…
Gölün sonrasında birkaç yüz metre vadi içinde yürünüyor, değişik kayalık bir yapısı var. Kolay diye düşünmeyin çünkü güneş görmeyen yerlerin yüzeyi buzlu, jilet gibi kayıyor yerler. Bazı yerler de bataklık gibi. Yağmursuz, yazın güneşli havada yürümek çok daha farklı oluyordur. Ne güzel düz yürüyoruz derken bir tırmanış daha bizi bekliyor. Önümüzde 10 yaşlarında kızları ile yürüyen aileyi takip etmeye çalışıyoruz. Ama çocuk buraları çok iyi biliyormuş gibi zıplaya zıplaya ailesinden önce gidiyor. Sanki ayakkabılarının altında yapıştırıcı var ve kaymasını engelliyor 🙂
Yolun yarısında acil durumlar için sığınma kulübesi yapmışlar burada ilk yardım için gerekli malzemeler ve yaşam destek ekipmanı varmış, kapısı kapalıydı.
Zirveye Varış…
Son tepenin ardından artık zirvedeyiz, derin bir yarıktan yavaşça geçiş yaparak fotoğraflarda gördüğümüz o meşhur kayaya ulaşıyoruz. Kayayı gördüğümüzde başarmanın mutluluğu yüzümüze yansıyor. Bize yolu yürümek bile yetmişken önümüzdeki kız çocuğunu kayanın üstünde görüyoruz. Cesaretine ve onu teşvik eden ailesini takdir ediyoruz. Baba ile biraz sohbet edip karşılıklı fotoğraflarımızı çekiyoruz. O bizim Türkiye’den araç ile geldiğimize inanamıyor biz de onların çocuk ile bu tarz yürüyüşleri yaptıklarına.
Lysefyord‘unun üzerindeyiz ve platonun kıyısı çok derin uçurum. Gördüğümüz en güzel manzaralardan birinde küçük pikniğimizi yaptıktan sonra geri dönüşe geçiyoruz. Zaten rüzgar ve soğuğa uzun süre dayanılmıyor. Neyseki yanımızda getirdiğimiz sıcak çay içimizi ısıtıyor. Ve esas macera şimdi başlıyor. Başarmanın sarhoşluğu ile ilk bölümü hızlı bir şekilde geçiyoruz. Taşların üzerinde kırmızı boya ile yazılmış T harfini takip etmeye çalışıyoruz. Takip etmezseniz yönünüzü kaybetme ihtimaliniz yüksek. Kaygan zemine veya çamur bataklığına denk geldiğinizde girmeyeyim derken takip etmek kolay olmuyor. Bu arada Onur’un sol dizindeki ağrılar nüksediyor ve tempomuzu düşürüyoruz.
Düz bölümü bitirip ikinci zirveye vardığımızda zincirlerin bir kısmının yere bırakıldığını bir kısmının ise hiç olmadığını görüyoruz. Hemen aklımıza girişteki görevlinin öğüdü geliyor “oturarak inmek”. Neyseki çok dik uçurum olan az bir bölümdeki zincirler çıkarılmamış o an bu bile sanki inmişiz gibi sevinmemizi sağlıyor. Biraz sancılı da olsa, molalarla 6,5 saatte rotayı tamamlıyoruz. Arabaya sağ selim vardığımızda kendimizi sıcak kahve ile ödüllendiriyoruz. Ertesi günü ne siz sorun ne de biz anlatalım. Vücudumuzdaki bütün kasları hissediyorduk :))
Kjerag Yakınlarında Konaklama
Lysebotn kasabası en yakın bölge ama Ekim ayında maalesef birçok yer kapalı; o yüzden burada kalamadık. 25 km kadar uzaklıktaki Suleskard Campingground Fjellsenter’da kabinlerde 1 gece kaldık. Açıkcası fiyat performans olarak beklentimizi karşılamadı. Ama Kjerag’a kadar geliş yolu efsaneydi.
Dönüşte tamamen tesadüf eseri girdiğimiz Tjorhom kasabasındaki Haugen Hytteutleie & Camping’ten çok daha memnun kaldık. Bizden başka ortak tuvalet-banyoyu kullanan olmadığı için içinde sadece mutfak bölümü olan kabinlerinden seçtik.
Norveç’te kabin kiralama kuralları bize farklı geldi. Nevresim takımı, havlu vs. fiyata dahil olmuyor, isterseniz ekstra ücret alıyorlar. Kılıfsız yastık, yorgan var ama yanınızda nevresim takımınız yoksa kullanmanıza izin verilmiyor. Ayrıca çıkışta temizlikten de siz sorumlusunuz ya da ekstra ücret ödüyorsunuz. Fiyat alırken nelerin dahil olup olmadığını sormayı unutmayın.
Kjerag Rotası İçin Tavsiyeler:
- Yükseklik korkunuz varsa yapıp yapmamayı bir kez daha düşünün. Bizim gibi cahil cesareti ile hareket etmeyin, özellikle destek zincirleri yoksa.
- Hava koşullarını takip edin. Yağmurlu, karlı, aşırı rüzgârlı ve sisli havada denemeyi düşünmeyin. Zaten kışın kapalı oluyormuş. Yürüyüş için Haziran-Eylül arası ideal aylar.
- Yanınızda su bulunsun ama miktarını sıcaklığa göre ayarlayın. Soğuk havada fazla içme ihtiyacımız olmadı. Enerji barlarından yanınızda olabilir, ekstra yükten kaçının.
- Sırt çantanız varsa; küçük ve fazla ağır olmamasına, ayrıca sırtınıza iyice oturmasına özen gösterin ki tırmanışlarda dengeniz bozulmasın.
- Kıyafetinizi mevsim şartlarına göre seçin. Kot pantolon tavsiye edilmiyor. Su geçirmez pantolon, yağmurluk ve su geçirmez, kaymayan ayakkabı ideal olacaktır. Hava koşulları çok değişken, rüzgar sert, gittiğiniz döneme göre kıyafet kalınlığınıza karar verin.
- Yürüyüş öncesi her türlü ihtiyacınızı giderin. Market, tuvalet vs. yol boyunca olmayacak. İlk başlangıç noktasında tuvalet ve kafe var… Ekim ayında kafesi kapalıydı.
Keyifli yürüyüşler…
Ayfer & Onur Öznar
Faceboook : AyferOnur Seyahatnamesi
Instagram : AyferOnur Seyahatnamesi
Youtube: AyferOnur Seyahatnamesi
6 Yorum
Harikasınız muhteşem manzaralar
Çok teşekkürler
Heyecanla okudum yazınızı, sorunsuz bitirdiğinize de sevindim. Gezinizi keyifle takip ediyorum, selamlar.
Çok teşekkürler, selamlar…
Şahane gözüküyorsunuz. Ayrıca zirveye ulaşma fotosunda gerçekten yüzünüze yansımış başarma mutluluğu, takipteyiz.
Çok teşekkürler ☺️