Kuzey İspanya
Çok keyif alarak yol aldığımız Trans Pireneler sonrasında Zumaia‘da yaşayan arkadaşlarımızın evine geç saatlerde ulaştık. Zumaia, İspanya’nın kuzeyinde Bask bölgesi içinde sevimli bir sahil kasabası. Kaldığımız süre boyunca bizim çok hoşumuza gitti ve kasaba ile birlikte etrafını da gezme fırsatımız oldu.
Zumaia’dan günübirlik San Sebastian ve Bilbao’ya gidip geldik. San Sebastian (Donotsia) şehri kumsalı, kalesi, keyifli şehir merkezi ve farklı lezzetleriye kesinlikle çok güzel. Eylül ayının sonları olmasına rağmen sahiller doluydu. Turistik şehirde, özellikle Uzak doğulu ve Türk gruplara denk geldik. Öğlen yemeği için uğradığımız Calbeton özellikle deniz mahsüllü tapas’ları ile bizi mest etti. La Vina kapalı olunca bölgenin adını verdiği ünlü cheesecake’ini burada tadamadık.
San Sebatian’da gezilecek yerler;
- San Sebatian Katedrali
- Constitucion (Anayasa) Meydanı
- Old Town – Eski Şehir
- Monte Urgull (Tarihi kale enfes şehir manzarası ile görğlmeye değer)
- San Telmo Müzesi
- La Concha Plajı
Zumaia‘ya yakın bir aile işletmesi olan Urberu Sagardotegia restoranında yediğimiz ahtapot, kalkan balığı (Turbot), et ve içtiğimiz Cidar biraları da enfesti.
Zumaia ile San Sebastian arasındaki sahilden giden ücretsiz yolun keyfine doyum olmuyor. Yol üzerindeki Getaria kasabası da uğramaya değer. Macellan’ın vefatı sonrası İspanyol filosunu geri getiren kaptan Juan Sebastian Elcano buralıymış. Çok bilinmese de dünyanın etrafını dolaşan ilk insan olarak tanınıyor. Macellan‘ın devri alem seyahatine çıkarken yanına aldığı denizcilerin birçoğu da bu kasabadanmış.
Bilbao‘ya giderken uğradığımız Guernica şehrinin hazin bir hikayesi var. İspanya iç savaşı esnasında Alman ve İspanyol hava kuvvetleri tarafından bombalanan şehirde o günleri anlatan iyi bir müze var. Guernica’dan, Game of Thrones dizisine sahne olan Gaztelugatxe Manastırına uğrayıp Bilbao’ya devam ettik.
Bilbao bize renkli ve cıvıl cıvıl sokakları, nehir kıyısındaki yem yeşil yürüyüş yolları ve parklarıyla görülmeye değen, çok keyifli geldi.
Bilbao’da gezilecek yerler;
- Guggenheim Müzesi
- Bilbao Güzel sanatlar Müzesi
- Zubizruri Köprüsü
- San jose Kilisesi
- Casco Viejo Bölgesi
- Santiago de Bilbao Katedrali
- Erriberako market
5 Ekim sabahı arkadaşlarımızdan ayrılıp önce Pamplona şehrine uğradık. Her sene temmuz ayında boğaların sokaklara salındığı San Fermin festivali bu şehirde yapılıyor. Kahve molası verdikten sonra bugünkü hedefimiz olan İspanya’nın şarap bölgelerinden bir tanesi Rioja‘ya doğru devam ettik.
Camping Fuenmayor’a çadırı kurduktan sonra Laguardia, Abalos, Sonsierra ve Haro kasabalarını gezdik. Bu kasabalar içinde en keyif aldığımız Laguardia oldu. Eski şehrin girişinde surların altına motoru bıraktık. Tapas ve şarap denemesi yaptık. Laguardia kasabası çok hoşumuza gitti. Ayrıca bu köyler arasında şarap bağlarının içinden giden yol da enfes. Kamp alanında akşam yıldızları izleyerek uyuduk.
6 Ekim günü İspanya’ya taşınan başka arkadaşlarımıza gitmek için yola çıktık. Yolumuzun üzerindeki Frias kasabasına uğradık. Frias’a doğru kullandığımız BU-504 nolu yol virajları ile bizi mest etti. Frias, 867 yılında kurulmuş ve İspanya’nın en küçük şehriymiş. Evleri, restoranları ve taş sokaklarıyla bizim de çok hoşumuza gitti. Sıcak bir havada birkaç saat kasabayı dolaştıktan sonra arkadaşlarımızla buluşmak üzere ayrıldık.
Arkadaşlarımızın yaşadığı evlerine yakın kasabada onlarla buluştuk. Motorlarla yaklaşık 3 saat vadilerin içinde enfes bir tur attık. Unutulmaz manzaralara sahip çok keyifli bir sürüş oldu.
Eğer yolunuz bu bölgeye düşerse BU-572, CA-264 ve CA-262 yollarını kullanarak enfes manzaralara şahit olabilirsiniz. Bu yollara yakın küçük bir yerleşim yeri olan Espinosa De Los Monteros‘da kalabilirsiniz. Bölgenin google haritalarını kolaylık olması için ilave ediyoruz.
(https://maps.app.goo.gl/KZpfRRNa4pPKp8NW7, https://maps.app.goo.gl/fDDXcUbGkh7dKMLf7, https://maps.app.goo.gl/ZknN2FTNttxwjkmS7, https://maps.app.goo.gl/2xotJxiJhyoGbZiW8)
Ertesi gün arkadaşlarımızdan ayrıldıktan sonra Santillana del Mar‘a uğradık. 8. yüzyıldan kalma harika bir Orta Çağ kasabası kafeleri, restoranları, evleri ve taş sokaklarıyla çok keyifli. Kahve molamızı da burada verdik.
Buradan ayrıldıktan sonra yolumuzun üzerindeki Comillas şehrinde Gaudi‘nin yapmış olduğu evlerden birisi olan El Capricho de Gaudi’ye uğradık. Akşam saatine yakın olunca içeriye girmekten vazgeçip Oyambre kamp alanına devam ettik. Resepsiyondaki görevli 2018 yılında Türkiye’yi 2,5 ay kadar gezmiş. Biraz Türkiye sohbeti yaptıktan sonra bu güzel kamp alanında güneşi batırdık.
Bugün Los Picos de Europa Ulusal Park’ının olduğu bölgeye gideceğiz. Yolculuğun başında buraları görmek için heyecanlıydık, şimdi bu hayallerin gerçekleşme zamanı. Yolumuzun üzerinde Cantabria bölgesinin en güzel kasabası Potes‘e uğrayarak günümüze başlıyoruz.
Picos de Europa‘daki dört vadinin birleştiği yerde kurulu olan Potes bizi kendine hemen sevdirdi. Sıcağa ve üstümüzdeki motor giysilerine rağmen çok keyif alarak gezdik. Öğlen yemeğimizi de burada yedikten sonra yolumuza devam ettik. Enfes N-621 yolunda virajlar ve manzaralar eşliğinde sürerek Riano‘ya geldik. (https://maps.app.goo.gl/iZD4PK3Kh8Pcotez8)
Riano‘da göl kıyısındaki piknik alanları çok hoşumuza gitti. Eski Riano kasabası baraj gölünün altında kalmış. Kasabayı çevreleyen sivri tepeler ile dağ ve göl manzarası çok güzel.
Riano‘dan ayrılıp enfes N-625 nolu yolu takiben Covadonga manastırına geldik. Fotoğraflarını gördüğümüz Covadonga buzul göllerine maalesef araç ile gidilmiyormuş. Manastırın girişinden otobüsler kalkıyor. Bizim zamanımız olmadığı için gölleri pas geçip manastırı gezdik. Geceyi ise Camping Picos de Europa’da geçirdik.
9 Ekim sabahı kamp alanından ayrılıp Gulpiyuri plajına uğradık. Plajdan ayrılıp La Cuevona’ya devam ettik. Yolun yaklaşık 100-150 metrelik bir bölümü kayaların içinden geçen çok farklı bir yer La Cuevona. Eğer yolunuz düşerse mutlaka uğrayın!(https://maps.app.goo.gl/GQyfjbR4CdJsrCkN6)
Mağarada sürüş yaptıktan sonra Cudillero‘ya devam ettik. Yolumuzun üstündeki Gijon şehrini pas geçtik. Cudillero‘da Camping L’Amuravela’da kaldık. Cudillero kasabası küçük güzel bir balıkçı kasabası. Şehrin içindeki manzara seyir teraslarına çıkıp bol bol fotoğraf çektik. Akşam ise gözümüze kestirdiğimiz bir restoranda bölgenin deniz mahsüllerini denedik. Hem kamp yerini hem de sahil kasabasını çok sevdik.
10 Ekim sabahı batıya Galiçya bölgesine doğru devam ettik. Catedrais (Katedral plaji) plajına uğradık. Dalgaların etkisiyle farklı formasyonlarda oluşan kemerli kayalar çok etkileyici. Kumsala inip bol bol fotoğraf çektik. Kayalar manzaralı kafesinde, yer bulursanız mola vermek keyifli olur.
Buradan ayrıldıktan sonra Roma surları ile etkileyici Lugo şehrinden geçtik. Şehrin içinde yapım çalışmaları olunca sıcak ile beraber fazla oyalanmadan yolumuza devam etmek zorunda kaldık. Umarız yapım çalışmaları bittiğinde yolumuz bu taraflara tekrar düşer. A Coruna şehrine yakın bir çiftlik evinin kamp alanında kaldık. Camping Costa da Morte bize çok huzurlu geldi. Bu bölgeye 2-3 gün ayırıp yürüyüş rotalarını dolaşmak güzel olur.
11 Ekim sabahı yakınımızda olan Laxe Plajı’na giderek günümüze başladık. Masmavi deniz çok cezbediciydi, havanın daha iyi olduğu bir dönem buraya gelmeli diyerek yolumuza devam ettik.
Sırada ise merak ettiğimiz Santiago de Compostela şehri var. Tarihin, insanların ve kültürün birleştiği etkileyici şehri çok beğendik. Dünyanın en iyi yürüyüş yollarından biri kabul edilen El Camino (Camino de Santiago) Santiago Katedrali’nde bitiyor. Haç yolunu bitirmiş yüzlerce kişi arasında şehrin sokaklarını dolaşmak çok hoş bir duyguydu.
Öğlen yemeğimizi Los Sobrinos isimli restoranda yedik. Özellikle yürüyüşçüler için hazırlanmış menüler doyuruculuk olarak gayet iyi. Galiçya usulü yapılan ahtapotu tatmak her bulduğumuz yerde tercihimiz oldu. Akşam kalmadık ancak ilk fırsatta gelip 1-2 geceyi de burada geçirmek lazım. Şehirden ayrıldıktan sonra Cumberro’ya yakın Camping Paxarinas’da kaldık. Kamp alanından gün batımı tek kelimeyle muhteşemdi.
12 Ekim sabahı bir arkadaşımızın mutlaka görün dediği Cumberro kasabasına gittik. Kasaba kendine has dokusuyla, balıkçı evleriyle, deniz kıyısındaki tahıl ambarlarıyla ve deniz ürünü üzerine restoranlarıyla görülmeye değer. Biz çok keyif alarak dolaştık.
Cumberro’dan çıktıktan sonra keyifli N-541 nolu yolu takip ederek Ourense ve sonrasında Portekiz’in Mirandela şehrine ulaştık.
Trans Pireneler yazımız için linki tıklayabilirsiniz. Transpireneler yazısı
Bu gezimizin instagram hikayelerine linkten ulaşabilirsiniz.
NOTLAR:
– Genelde kamp alanlarında çamaşır makinaları, restoran – kafe, mini bir market oluyor. İspanya’daki kamp alanlarının hemen hemen hepsinde tuvalet kağıdı ve sabun vardı. Sabah kahvaltısı için ekmek veya kruvasan siparişi verebiliyorsunuz.
– Şehir içlerinde sadece motor park yerleri var ve ücretsizler. Yan çantalar ile bazen park etmek zor olabiliyor.
– Gittiğimiz Ekim ayında hava, akşamları genelde serinleyip çiğ düşüyor. Sabah kaltığımızda çadırın yağmurluğu ıslanmış oluyor. Yağmurluğun üzerine trap germek iyi olabilir.
– Deniz ürünleri ile aranız iyiyse hemen hemen tüm Kuzey İspanya’da lezzetli ve taze deniz ürünlerine doyarsınız.
– Kuzey İspanya’da, doğudan batıya doğru Bask, Cantabria, Asturias ve Galiçya bölgelerinden geçiliyor.
– Bask bölgesinde, İspanyolca’dan çok farklı olan Bask dili yaygın olarak kullanılıyor.
– Arkadaşlarımız olduğu için Kuzey İspanya’da yaklaşık 2 hafta geçirdik. Eğer hızlı gezmek isterseniz bir haftada dolaşabilirsiniz. Karavan tarzı bir araçla zaman sıkıntısı yoksa bu bölge rahatlıkla birkaç ay gezilebilir.
– Trans Pireneler, N621, N625 ve arkadaşlarımızın yaşadığı Espinosa De Los Monteros köyünün yakınındaki vadiler sürüş yaptığımız yollar içinde favorilerimiz oldu.
İlk Yorumu Siz Yapın