Yağmurlu İrlanda gezisine devam…
İkinci bölüm ile İrlanda serisine devam ediyoruz.
Birinci bölümü okumadıysanız; İrlanda Cumhuriyeti yazımıza başlamadan önce göz atmak için tık tık… İrlanda 1.Bölüm
İrlanda Cumhuriyeti
Müthiş yeşilliklerin içinde bazen yağmurlu bazen güneşli motorumuzu sürmeye devam ediyoruz. Masallardan çıkmış topraklarda olmanın keyfine diyecek yok. Hava da İskoçya’daki günlerimize göre biraz daha iyi. Hedefimiz Slieve League olarak adlandırılan uçurumlar ve Donegal’e doğru devam ediyoruz. Bunglass Point olarak adlandırılan noktaya akşam hava kararmadan önce ulaşıyoruz. Bu noktaya yaklaşık 2-3 km kala bir kapı var ve kapının ön tarafında otopark bulunuyor. Motoru park edip yürümeye hazırlanırken karşı taraftan bir araba geldi ve kapıyı açtı. Kilitli sandığımız için bakmamıştık. Arabadakilere yürüyerek ne kadar sürdüğünü sorunca motorla gidin yürüyemezsiniz diye cevap verdiler. Biz de atladık motora, kapıyı açıp devam ettik…
Bizi gören 1-2 araç da arkamızdan geldi. Gerçekten mesafe yürünecek gibi değilmiş. Hele hele motor kıyafetleri ile ve hava kararmak üzereyken. Neyse lafı bırakalım buradaki manzara tarif edilecek gibi değil. Yolunuz düşerse google haritasında işaretleyip mutlaka gidin. Sizi videomuzla baş başa bırakıyoruz. Youtube kanalımıza göz atmayı ve takip etmeyi unutmayın 🙂
Hava kararırken biraz da üşümüş halde Slieve League’den ayrıldık. Akşam kalacak yer ayarlamamıştık ve yolda kamp alanı da göremedik. Hafiften hava da bozmuş ve yağmura dönmüştü. Donegal’e doğru gitmeye başladık ve saat 9:30 civarında bir B&B yazısını takiben girdiğimiz yol korku filmi gibi çıktı. Issız, dar bir yol ve yeşilliklerden etrafta hiçbir şey gözükmüyor. Tabeladaki yeri bulamadık ama neyse ki bir eve denk geldik. Sormak için evin önüne motorumuzu çektik. Yağmur şiddetlenmiş, biz de ıslanarak iyice üşümeye başlamış durumdayız. Artık yol yapacak takatımız da kalmamış. Çaldık kapılarını, burası da bir B&B çıkmaz mı, şanssızlığın içinde bugünü de şanslı bitiriyoruz 🙂 Hemen bize bir oda ayarladılar. Görünürde bizden başka kalan da yok.
Bu arada elimize de sıcacık kahve tutuşturmayı ihmal etmiyorlar. Başta yazdığımız gibi buraların insanları çok cana yakın ve içtenler. Ev sahibinin 8 yaşındaki kızıyla sohbet ediyoruz. Nasıl da meraklı! Bize dünya haritası getirip nereleri gezdiğimizi soruyor. Eşyalarımızı odamıza taşırken hemen yardım ediyor, kasklarımızı odamıza çıkarıyor. Ertesi sabah ise okula gitmeden motorun üzerine atlayıp foto çektirmeyi de ihmal etmiyor. Biliyoruz ki ileride dünyayı gezecek bu şirin kız belki de motosiklet ile.
Eğer bu taraflara yolunuz düşerse google haritasında isimleri Sea Island View B&B diye geçiyor. Bizi hatırlamasalar bile selamımızı iletirseniz seviniriz. İki kişi, oda-kahvaltı gecesi 60 euro’ya kaldık. İrlanda’da B&B’ların kahvaltılarının iyi olduğunu özellikle belirtelim.
Sabah kapalı bir havada yola çıkıyoruz. Biraz yağmur biraz güneş devam ediyoruz. Sürekli yağmur yağmadığı sürece sorun yok. Manzaraların, köylerin ve çevrenin görselliğinin tadını çıkararak Achill Adasına doğru sürüyoruz demir atımızı. Hedefimiz tavsiye edilen Keem Bay ve koya yaklaştıkça iyi ki gelmişiz diyoruz. Hava da açıyor, manzaranın da tadını çıkarıyoruz. Motoru park edip dolaşıyoruz. Kahvemizi yapıp yanımızdaki yiyeceklerle ufak bir piknik yapıyoruz.
Geri döndüğümüzde motosikletin yanında bir genç görüyoruz, fotoğraf çekip motoru inceliyor. Yanına gidince Atlanta’da eski yaşadığımız yere çok yakın oturduklarını öğreniyoruz. İrlanda’lı göçmen bir aile ve yazın ülkelerine gezmeye gelmişler. Hemen koşup babasına haber veriyor. Babası da geldiğinde Georgia plakasını görünce çok şaşırıyor. Bizim yurt dışında Türk plakası görüp heyecanlanmamız gibi onlar da yaşadıkları yerin plakasını binlerce km uzakta görünce heyecanlanıyorlar. Bol bol fotoğraf çekip akşam evlerine davet ediyorlar. Teklife çok teşekkür ediyoruz ama evleri geldiğimiz yönde ve bizim güneye doğru devam etmemiz gerekiyor.
Yolumuzun üstündeki Westport şehri hoşumuza gidiyor. Eğer ayarlayabilirsiniz bir gece bu sevimli şehirde kalınabilir. Connemara Loop’u yapmak istediğimiz için güneye doğru devam ediyoruz. Zamanımız yetersiz kaldığı için maalesef bu loop’un tamamını yapamadık.
Yolumuzun üstündeki Kylemore Abbey gotik stilde yapılmış bir şato. Victorian Walled Garden, bahçesinde yürüyüş yapıp, kiliseyi gezebiliyorsunuz. Connemara gölüne yansıması ile beraber müthiş fotojenik duruyor. Ah, bir de tadilatta olmasaydı ne pozla verirdi kimbilir… Bahçesinde (Victorian Walled Garden) yürüyüş yapıp kiliseyi gezebiliyorsunuz. Kafesinde bir şeyler atıştırıp dinlendikten sonra yolumuza güzel manzaralar eşliğinde devam ediyoruz.
Yine hava kararmak üzere ve kalacak yer bulmamız gerekiyor. İlk uğradığımız B&B’da yer yok ama sahibi hemen yardımcı olmaya çalışıyor. 5 dakika uzaklıkta arkadaşının da bir yeri varmış onu arayıp bize aynı rakamdan oda ayarlıyor. Yolu bulamazsak diye arkadaşı gelip bizi alıyor. Bir kez daha hayran kalıyoruz. Gecemizi Galway’de yine keyifli bir B&B’da geçiriyoruz. Raithin House B&B‘da oda-kahvaltı iki kişi gecesi 65 euro’ya kaldık.
Sabah kaldığımız B&B’ın sahibi kahvaltımızı hazırlamış bizi güler yüzle karşılıyor. Yine kalan tek biziz ve günlerden Pazar. Kiliseye gitmemezlik yapmak istemiyor, bir de o gün özel bir günleriymiş. Acele etmememizi söyleyip evin anahtarını bize bırakıp çıkıyor. Eğer biz çıkana kadar gelmemiş olursa anahtarı içeriye bırakıp kapıyı çekmemizi rica ediyor. Evet, böylesi bir güven ortamı var buralarda, nasıl hoşumuza gitmesin İrlanda…
Hazırlanıp Moher Uçurumlarını görecek olmanın heyecanı ile yola çıktık. Biraz yağmurla ıslandık ancak Moher Uçurumlarına ulaştıktan yarım saat sonra yağmur durdu ve bulutlar yerini güneşe bırakmaya başladı. Bizim de neşemiz iyice yerine geldi. Atlantik Okyanusu’na hükmedercesine 200 metre kadar yükselen uçurumlar eşsiz bir görsellik sunuyor. Girişi; 4-6 euro civarı. Rahatlıkla en az 2 saatinizi burada geçirebilirsiniz. Cliffs of Moher, İrlanda’da bizim de gönlümüzü çalan yerlerden biri oldu. Yanınızda kahveniz, çayınız ve bir de sandviçiniz varsa oturup uzun uzun bu kayalıkların tadını çıkarın deriz. Kaya deyip geçmeyin, manzaralar müthiş…
Kayalıklardan ayrıldıktan sonraki hedefimiz Dingle Yarımadası’ydı ancak vaktimizin yetmeyeceğini düşünerek Ring of Kerry (veya Iveragh Peninsula) denilen yarımadayı yapalım diye güneye doğru devam ettik. Yolun özellikle güneybatı kısımlarında manzaralar çok güzel. Bu arada yolların kalitesi çok iyi, çok da sevimli köylerin içinden geçiyorsunuz. Doğaseverler için de yürüyüş rotaları var. Dağ, göl ve okyanus manzaralı, yol boyunca hemen hemen heyecanınızı hiç yitirmeden devam ediyorsunuz. Böylesine etkileyici topraklar…
Akşam saatlerinde Kenmare şehrine giriyoruz ancak fevkalade bir trafik ile karşılaşıyoruz. Bingoooo, şehirde festival varmış. 🙂 Ertesi gün için yağmur bekleniyor ve gri bulutlar rüzgar ile beraber belirmeye başlarken biz yine kalacak yer bulma derdine düşüyoruz. Kapısını çaldığımız B&B’lar ya dolu ya da festival yüzünden çok yüksek rakam çekiyorlar. 400 gündür ne de olsa kafamızı sokacak bir yer buluyoruz diye devam ediyoruz.
Kenmare’i geçtikten yaklaşık 10-15 dk kadar sonra White Heather Farm B&B’de yer buluyoruz. N71 nolu yolda Kenmare ile Bonane arasında sağ tarafta yer alıyor. Yine sahibi çok tatlı birisi çıkıyor. Türk olduğumuzu öğrendiğinde; ilk defa Türk misafir ağırlıyorum diye çok mutlu olması ne güzel. 🙂 Hemen bize çayla muffin ikram ediyor. İrlanda’da B&B’ları özellikle yaşını almış teyzelerin işlettiği dikkatimizi çekti ya da bize hep onlar denk geldi. O yüzden de ortamları acayip sıcak. Burada da oda-kahvaltı iki kişi için gecesine 70 euro ödedik. Düşünün diğer sorduğumuz yerlerin fiyatını, burası uygun kalıyor.
16 Ağustos sabahı tahminimizden daha fazla yağmur ile uyanıyoruz. Sis ve yağmur bugünkü planımızda değişiklik yapmamıza sebep oluyor. Amacımız Killarney National Park’a gidip daha sonra adanın güneybatı ucunda müthiş manzaraların olduğunu duyduğumuz Mizen Head’e gitmekti. Hava şartlarında iyileşme olma ihitimali yok dolayısı ile Dublin’e doğru gitmeye karar veriyoruz. Kenmare ile Killarney arasındaki N71 yolu; muazzam enfes bir yol.
Biz sis ve yağmurla geçtiğimiz için çok keyif alamadık ama güneşli bir günde bu yol ve ulusal parkı ziyaret etmek lazım. Daha sonra Branley Castle, Rock of Cashel ve Kilkenny şehrine uğradık. Kilkenny şehri de çok hoşumuza gitti. Burada bir gece kalınabilir.
Karnımızı Kilkenny’de doyurduktan sonra Dublin’e doğru yola çıkıyoruz.
Gezinin en güzel arkadaşlıklarından birini kuracağımız Serdar bize bir arkadaşımızın haber vermesi sayesinde ulaşmış ve Dublin’de bizi misafir edebileceğini söylemişti. Akşam saat 20:30 gibi Serdar’ın evininin önüne geldik. Serdar’ın sıcak karşılaması, akşam yemeği, sohbet derken gece yarısını geçtik. Serdar işe gideceksin derken biraz daha sohbet edip gerisini yarına saklamak üzere yattık. Serdar da motorcu ve BMW’nin 1200 GS ADV modeli var. Fırsat buldukça güzel geziler yapıyor ve uzunca bir gezi planı da var.
Bölüm 3 Dublin‘de kaldığımız ve çok keyif aldığımız birkaç günün anıları ile devam edecek…
Ayfer & Onur Öznar
Faceboook : AyferOnur Seyahatnamesi
İnstagram : AyferOnur Seyahatnamesi
Youtube: AyferOnur Seyahatnamesi
4 Yorum
Sayenizde motorla gezi fikri ürkütücü gelmiyor artık..
Ne güzel! Amaç gezip görmek olunca hangi araçla olduğu çok da önemli değil, ama yine de motosikletle yaptığımız gezilerin yeri ve keyfi ayrı diyoruz :). Sevgiler, selamlar…
Merhabalar,
Yine çok güzel bir paylaşım olmuş, teşekkürler. Kanada yazılarınızın faydasını çok gördük, İrlanda için de sizin blogdan bayağı bilgi edindik. Bu yaz için planımızda İrlanda var, en az kaç gün kalmamızı tavsiye edersiniz?
Merhabalar,
Yazılarımızın faydalı olmasına sevindik, geri yorumunuz için de teşekkür ederiz. İrlanda’yı komple gezmek için 10 gün civarı ayırmanızı tavsiye ederiz. Umarız hava da yağışlı olmaz ve keyfini çıkarırsınız. Yağmura rağmen biz çok keyif aldık ama bazı yerlere de gidemedik. Şimdiden iyi yolculuklar, güzel bir tatil olmasını dileriz. Selamlar…