İtalya Yol Notları-2

İtalya Gezisi Yol Notları Bölüm-2

İtalya yol notlarının ikinci bölümü Lucca’dan başlayarak Siena, Toskana, Roma, Pompei ve Amalfi kıyılarından sonra Sicilya’ya geçişe kadar olan bölgeyi kapsıyor. Bölüm-1 için linki tıklayınız. İtalya Yol Notları-1

9 Aralık gününü Lucca‘da geçirdik. Dün gece yoğun yağmur ile ulaştığımız şehirde bugün de yağmur devam etti. Yağmura rağmen bu güzel Orta Çağ şehrini gezmek çok keyifliydi.

Taş yolları, dar sokakları, kafeleri, restoranları, mağazaları, meydanları, sanat galerileri ile Orta Çağ’da dolaştığınızı hissedeceğiniz çok güzel bir şehir. Lucca, tarihi şehir merkezini çevreleyen iyi korunmuş Rönesans duvarları ile tanınır. 16. ve 17. yüzyıldan kalma bu devasa surların tepelerinde sıralanan geniş, ağaçlıklı patikalar yürüyüş ve bisiklet gezileri için popülermiş. Büyük opera bestecisi Giacomo Puccini‘nin doğduğu ev “Casa di Puccini” günümüzde müze olarak hizmet veriyor ve hayranlarını ağırlıyor. En güzel meydanı “Piazza del Anfiteatro” ise; Roma İmparatorluğu döneminde gladyatör dövüşlerinin de yapıldığı büyük bir amfi tiyatro olarak kullanılmış. Günümüzde renkli binalar ve kafelerle çevrili meydan turistlerle dolup taşıyor. Noel zamanı ise ışıl ışıl…

10 Aralık sabahı Lucca’dan ayrılıp önce Volterra kasabasına uğradık. Havanın sisli ve yağmurlu olması, Orta Çağ kasabasının güzelliğini gölgeleyemedi. Surlarla çevrili kale kasabalar, genelde çevreye hakim tepelere kurulduğu için güzel manzaralar sunuyor. Bu bölgede her yıl geleneksel spor motosiklet yarışları oluyormuş, yarışlarda derece almış motosiklerin de sergilendiği ufak bir motosiklet sergisine de denk geldik. Sergi alanını gezerken görevliler ile de epey sohbet ettik. L’lncontro pastanesinde içtiğimiz kahve ve yediğimiz tatlılar hem lezzetliydi hem de İtalya gezimizdeki en uygun yerlerden biri oldu. 

Daha sonra San Gimignano kasabasına devam ettik. Yollar ve manzaralar harika. San Gimignano da kuleleri ile öne çıkan 13. yüzyıldan kalma surlar ile çevrili bir Orta Çağ kasabası. Eski şehir merkezinde Orta Çağ evlerinin sıralandığı üçgen bir  meydan “Piazza della Cisterna” yer alıyor. Hava kapalı olmasına rağmen kasaba ve çevresini çok etkileyici bulduk.

Buradan Siena’da kalacağımız bağ evine (Certosa di Pontignano) devam ettik. Odamıza yerleştik sonra akşam Siena merkeze gittik. Burası da çok güzel bir şehir. Tarihi bölümü UNESCO Dünya Kültür Miras listesindeymiş. Siena tarihi merkezindeki meydan (Campo); at yarışlarının yapıldığı hatta James Bond filmine ‘Quantum of Solace‘ sahne olan etrafı restoranlar ile çevrili her daim canlı bir yer. Ayrıca dünyanın en eski bankalarından birisi de Siena’da kurulmuş. Banca Monte Dei Paschi di Siena, faaliyeti devam eden dünyanın en eski bankasıdır. Hayranlık uyandıracak Siena Katedrali de görülmeye değer.    

Siena‘nın Roma’nın iki efsanevi kurucusundan biri olan Remus’un oğlu Senius tarafından kurulduğu söylenir, bu nedenle Siena’nın amblemi; Remus ve Romulus’u emziren dişi kurttur. Kasabayı dolaşırken her yerde heykellerini görüyorsunuz.

11 Aralık günü önce Siena merkezi dolaşıp sonra Asciano’ya uğradık. Siena ile Asciano arası yol enfes Toskana manzaralarına sahip. Asciano, fazla turistik olmayan küçük bir Orta Çağ kale kasabası. Roma mimari tarzındaki Aziz Agatha Kilisesi kısmen 12. yüzyıldan kalmadır. Otoparktaki araç kalabalığına rağmen sokaklar çok ıssızdı. Asciano’dan Pienza‘ya doğru yola çıktık. Yol üzerindeki (Punto Panoramico – https://maps.app.goo.gl/WDHrJQfnzjZoWZyk9) manzara izleme noktası Toskana’daki en göz alıcı manzaralardan birini sunuyor. 

Bugünün sürprizi de araba rallisine denk gelmek oldu ve yolumuzu değiştirmemiz gerekti. (Planımızdaki Montalcino’ya bu gezide uğrayamadık) Tabii ki biraz izledikten sonra yola devam ettik ve Pienza‘ya ulaştık. Küçük bir Orta Çağ kale kasabası olan Pienza’yı oldukça hareketli bulduk. Özellikle Noel zamanı kurulan pazarlar kasabalara ayrıca renk katıyor.

Ara Not: Bir sene sonra motosiklet ile Montalcino‘ya uğradık. Dünyanın en ünlü şaraplarından biri olan Brunello di Montalcino’yu üreten kasaba olarak da biliniyor. Şarap sevmeyenler de eski Orta Çağ kasabasının sokaklarında keyifle kaybolacaktır.

Gladyatör filminin bazı sahneleri Pienza‘ya çok yakın çekilmiş. Google Maps lokasyonunu bırakıyoruz.  (https://maps.app.goo.gl/ABRZzHQtsYLyBWkVA) Aracınızı park ettiğiniz yerden sonra kilisenin yanındaki patikadan aşağıya doğru yürümeniz gerekiyor. Motosikleti almaya geldiğimizde bir polis memuru burada park etmiş araçlara ceza yazıyordu. Aklınızda olsun!

Enfes gün batımı ile kasabaya veda edip  akşam Montepulciano’ya geçtik. Burası da surlar ile çevrili ve şarapları ile ünlü bir Orta Çağ kasabası. Gecesini görmek için otelde vakit kaybetmeyip kasabayı dolaştık. Rönesans, müzik, sanat ve kültür şehri diye geçen Montepulciano’da şarap deneyip dar sokaklarının arasında keyifli bir gün geçirilebilir.

12 Aralık sabahı Montepulciano içini gün gözüyle tekrar dolaşıp Perugia‘ya devam ettik. Yine bir tepeye kurulu olan kale şehir tahminimizden daha büyükçe çıktı 🙂 Kalabalığın arasında üniversite öğrencilerinin yoğunluğu gözümüze çarptı. 

1-2 saat kadar dolaştıktan sonra Assisi‘ye doğru devam ettik. Assisi’de küçük bir kale kasabası ve bizim çok hoşumuza gitti. Bol fotoğraf çekebileceğiniz kesinlikle  görülmeye değer bir kasaba. Assisi‘deki en önemli yapı ise iki katlı ve etkileyici freskleriyle Francesco Katedrali. İtalya’nın koruyucu azizlerinden biri olan Assisili Aziz Francis’in mezarının bulunduğu bazilika 1253 yılında kutsanmış. 13. yüzyıldan kalma freskleri Aziz Francis’in yaşamını tasvir etmektedir. Assisi’de bir gece kalıp tadını daha iyi çıkarabilirmişiz. Akşam üzeri Roma‘ya doğru yola çıktık.

Ara Not: Bu gezide uğrayamayıp 2023 yılında motosiklet gezisi esnasında uğradığımız Bagnoregio ve Bolsena‘yı da görülecek yerler listenize eklemeyi unutmayın.

Bagnoregio; kayaların üzerinde kartal yuvası gibi duran köy çok büyüleyici bir Orta Çağ kasabası. Erozyon sebebiyle köy terk edilmiş. Giriş kişi başı 5 euro. (Eylül 2023) Köyün google maps lokasyonu (https://maps.app.goo.gl/tQqVcF7SyJ8S7NYz5)

Bolsena; Enfes Orta Çağ kasabası, durgun gölü ve sakin doğasıyla çok huzur verici, eşsiz gün batımını kaçırmayın. Bolsena’da, 2 gece Camping Pineta’da çok keyifli kamp yaptık.

Roma

Roma‘da HU kamp alanında kaldık. Kamp alanından şehir merkezine otobüs ve metro kullanılarak gidilebiliyor. Venedik ve Floransa’daki kamp alanlarını daha çok beğendik.

13 ve 14 Aralık günleri Roma‘yı ayaklarımıza kara sular inene kadar dolaştık. Roma da Floransa gibi açık hava müzesi gibi bir şehir, her yerinden tarih fışkırıyor. Kolezyum, Pantheon, İspanyol merdivenleri, Aşk Çeşmesi, Vatikan, Tiber Nehri’nin keyifli kıyısı, restoranları, kafeleriyle gezip tadına doyulamayacak bir şehir Roma. Evet, buraya tekrar tekrar gelinip aynı keyif alınır…

Sicilya’ya geçme kararı almadan önce Roma’da gezgin Deniz ablamız ile buluştuk. Gezisine Sicilya‘dan devam edecek ablamız bizim de aklımıza girdi 🙂

Not-6: Roma’daki turist kalabalığı düşünerek gideceğiniz yerlerin biletlerine önceden bakmanız faydalı olacaktır. Mesela Kolezyumun tüm katlarını gezmeniz için satılan biletler 2 ay sonraya gün veriyordu. 

15 Aralık sabahı Roma’dan ayrılıp Nemi‘ye doğru devam ettik. Köy, aynı adı taşıyan Nemi volkanik gölün kıyısına kurulmuş huzurlu bir yer.  Çilek yetiştiriciliği ile ünlü köyde her yıl haziran ayının ilk pazar günü bir de festival yapılıyor. Çanakkale’nin Erenköy köyü ile kardeş köy olduğunu öğrenince içimiz sanki biraz daha ısındı buraya 🙂 Nemi ve çevresinin güzelliği yanında tarihi de eski ve önemlidir. Burada bulunan Diana Nemorensis Tapınağı nedeniyle bölge Latin Birliği tarafından kutsal kabul ediliyordu. Tarihi merkezi ise, İmparator Caligula (Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus) dönemine ait iki Roma kutlama gemisinin keşfedildiği yer olmasıyla ünlü. Gemilerden geriye kalanlar Roma Gemileri Müzesi’nde (Museo delle Navi Romane) korunmaktadır. Nemi gibi Albano gölünün etrafı da çok güzel. Roma’ya yakın olması sebebiyle günübirlik de gelinip bu bölge keşfedilebilir. 

Nemi’den sonra yolumuz üzerinde görmek istediğimiz Sermoneta‘ya uğradık. Sermoneta da tepeye kurulu Orta Çağ kale kasabası. Uzaklardan tepenin üzerinde bir kartal yuvası gibi duruyor. Şehir planı 13. ve 15. yüzyıllar arasında gelişmiş ve günümüzde de çok iyi korunmaktadır. Kasabanın içi küçük olsa da dolaşması çok keyifli. Dar taş sokaklar, tuğla evler, kiliseler, küçük kafeler, restoranlar, savunma duvarları ve en tepede ayakta duran kalesi ile fotojenik pozlar veriyor. Sermoneta, 90’dan fazla İtalyan ve Uluslararası filmin arka planı olarak kullanılarak Orta Çağ filmlerinin adeta film seti olmuş. Siesta saatlerine denk geldiğimizden olabilir gittiğimizde bayağı sakindi. Keyifli 1-2 saat geçirdikten sonra hedefimizdeki Pompei‘ye doğru devam ettik.

Yol üzerinde uğramak istediğimiz Caserta Sarayını geç kaldığımız için dolaşamadık. Gece Pompei’de Spartacus kamp alanında kaldık. 

16 Aralık gününe Pompei‘yi gezerek başladık.  MS 79 yılında Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucunda küller altında kalan Pompei, lavların etkisi ile en iyi korunmuş ve antik bir Roma kentinin görümünü bütünüyle gösterebilen nadir yerlerden biridir. Günümüzde kazılmış 44 hektarlık sit alanıyla yılda 2 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırlıyor. Arkeolojik alanı dolaşmak yaklaşık 4 saatimizi aldı, ilginize göre daha da fazla vakit geçirilebilir. Şehir planı, anıtsal binaları, şehirde yaşayanların evleri, mozaikler ve ünlü duvar resimleri ile süslenmiş evleri ile sizi içine çekiyor. Giriş ücreti 16 Euro. 

Amalfi Sahilleri

Pompei gezisi sonrası Amalfi sahillerine doğru devam ettik. Yol manzaraları tek kelimeyle enfesti.  Sorrento ve Nerano‘yu gördükten sonra Agricampeggio Oasi Verde kamp alanında kaldık. Portakal bahçesi içindeki kamp alanı çok keyifliydi. Bize Adrasan ve Olimpos’u hatırlattı. Gece bardaktan boşanırcasına yağan yağmur bile keyfimizi kaçırmadı. Mis gibi toprak ve portakal kokusu eşliğinde uyuduk.  

17 Aralık sabahı Amalfi kıyılarını dolaşmaya devam diyerek yola çıktık. Positano, Amalfi derken Salento‘ya kadar geldik. Özellikle yolun bu kısmında manzaralar muazzam. Amalfi Dr. üzerindeki manzara izleme noktalarının hemen hemen hepsinde durup uçsuz bucaksız maviliğin keyfini çıkardık. Havanın da bugün iyi olması gördüklerimizin bizi daha fazla etkilemesine yol açtı. Aralık ayı olmasına rağmen yollar ve köylerin içleri kalabalıktı. Kamyoneti park edecek yer sorun oldu. Motosiklet ile gelmek kesinlikle çok daha keyifli olur ama kalabalığı ve trafiği de göz önünde bulundurmakta fayda var. 

Sicilya‘ya gitmeye karar verdiğimiz için güneye doğru devam ettik. Falerno civarında sahilde kamp alanına girdik. Kimse yoktu, deniz kıyısında keyifli bir akşam geçirdik. 

Not-7: İtalyanlar genel olarak çok kötü araba kullanıyorlar. Kurallara pek uyan yok, virajlara hızlı girip genelde araçları şeritlerinde tutamıyorlar. Özellikle motosiklet ile geldiyseniz daha fazla dikkatli olmak gerekiyor. 

İtalya yol notları devamı olan Sicilya ve Bari çevresi için linki tıklayınız. SİCİLYA

2022 Avrupa gezimizin özetini İnstagram sayfamızdaki öne çıkanlara sabitledik. İtalya bölümü için linklere tıklayınız… İTALYA-1   İTALYA-2  SİCİLYA

Keyifli geziler dileriz…

Ayfer & Onur Öznar

Faceboook : AyferOnur Seyahatnamesi

Instagram : AyferOnur Seyahatnamesi

Youtube: AyferOnur Seyahatnamesi