Adrasan’dan yola çıktığımızda doğuya doğru gördüğümüz yağmur bulutlarının bizi nerede ıslatacağını bilmiyorduk. Hedefimiz ise hiç uzak değildi; Çıralı. Aklımızda birkaç kamp alanı ve pansiyon vardı ancak kara kara bulutlar bizi kamp yerine pansiyon bulmanın daha iyi olacağını söylüyordu.
Uzak ama sakinliğinde içinizin ısınacağı bir yer Palamutbükü. Ulaşabilmek için önce Marmaris’e daha sonra Datça’ya gitmek gerekiyor. Bodrum üzerinden de Datça’ya ulaşım imkanı var. Datça’dan da Knidos’a doğru giderken yol üzerinde kalıyor. Ulaşımın zor olması buraların hâlâ bakir kalmasının da sebebi olmuş. Umarız bu enfes yerler bu şekilde kalabilir ve çirkin yapılaşmanın kurbanı olmaz.
Bazen beklentiniz olmadan geldiğiniz bir yerden gönül bağı kurarak ayrılabilirsiniz. Bozburun da bizim gönül bağı kurduğumuz beldelerimizden biri oldu. Selimiye‘de kamp yapmayı düşündüğümüz yerin kapalı olması üzerine kuzenimizin muhakkak Bozburun’a da uğrayın tavsiyesini dinleyerek yönümüzü Bozburun’a çevirdik. Kamp yeri var mı diye arandığımız sırada çok şirin bir pansiyon bulup yerleşmemizle başlayan bu gönül bağı, bakalım bizi ileride nasıl bir yola sürükleyecek 🤔.
Fethiye ile Ölüdeniz arasında yer alan Kayaköy, tarihi MÖ 3000’lere dayanan bir antik şehirdir. Mevcut kalıntılarda bu tarihlere kadar giden buluntu henüz bulunamamış. Antik dönemde şehrin ismi Karmylassos’imiş. Rumların Levissi diye adlandırdığı şehir, 1923’deki nüfus mübadelesi döneminde Rumların Yunanistan’a gitmesiyle terk edilmiş. Yunanistan’dan gelen Türkler ise tarım ile uğraştıklarından kısa bir süre sonra şehirde yerleşime devam etmeyip ovaya yayılarak yaşamlarını devam ettirmişler.
İngiletere’ye gitmeden önce hiç aklımızda olmayan bir şehirdi Bath. Bir takipçimizin eğer Bath’den geçersek sizi misafir edebilirim mesajı ile neden olmasın diyerek Londra’dan ayrılıp Stonehenge ziyaretimizi de yaptıktan sonra akşam sürpriz bir şekilde Bath’e geldik.
Orta Çağ mimarisini yansıtan şehre yeşilliklerin arasından giriliyor. Daha girer girmez farklı bir yere geldiğinizi hissettiren bir havası var. 1987 yılında da Unesco Miras listesine alınmış. Takipçimiz Dilek Hanım’ın evini bulup yerleşiyoruz. Motosikletimizi ise otopark olmadığından; alarm, zincir takıp, üstünü örtüp kapının önüne bıraktık. Ev sahibemiz buralarda bir şey olmaz dese de biz de ne olur ne olmaz dedik.