Miami’den Amerikan Havayolları ile Lima’ya gittik ve sabah gün ağırmadan Lima’ya varmıştık. Uçakta iki form veriyorlar, biri aile başına gümrük formu (her aile için bir tane) diğeri ise bilgi formu. Bilgi formunun bir parçasını ülkeye girerken alıyorlar diğer parçasını pasaportunuzun arasına koyup geri veriyorlar, aman dikkatli olun seyahatiniz boyunca kaybetmeyin. Ülkeden ayrılırken geri alınıyor. Giriş işlemleri gayet kolay, kaç gün kalacağınızı soruyorlar ve ona göre kalış süresini yazıyorlar. Gümrük formları ise bavulları aldıktan sonra çıkarken görevli tarafından toplanıyor. Bavulunuzu alırken eğer bavulların geldiği bantta göremezseniz telaşlanmayın, bavullar çoğaldıkça görevliler bazılarını alıp yan tarafta yere koyuyorlar, onları da kontrol etmeyi unutmayın, bir önceki uçaktan diye düşünmeyin.
Eski başkent Xian (Şian), İpek Yolu’nun Çin tarafındaki başlangıç noktasıdır. Kalabalık bir şehir olup nüfusu yaklaşık 3 milyon civarıymış.
Pekin’den 19:30’da kalkan trenimiz sabah saat 8:00 civarında Xi’an şehrine geldi. Yolculuğumuz ile ilgili detayları ayrı bir başlıkta yazdık. Tren yolculuğunda edindiğimiz tecrübeleri “Çin’de Tren Yolculuğu” adlı yazımızda okuyabilirsiniz. Geldiğimiz günün akşamı yine tren ile Şangay’a geçeceğiz. Xi’an şehrinde sadece günübirlik bulunuyoruz ve hedefimiz “Terracotta Askerleri’ni” ziyaret etmek. Tren istasyonundan çıkınca bavulumuzu ve sırt çantamızı tren istasyonunun emanetine bıraktık. Tek parça bavul günlük 5 Yuan.
Seul, Asya ülkelerinde ilk gördüğümüz şehir olması ve hayatımızdaki en uzun uçuş deneyimimizi yaşamamızdan dolayı gezilerimizin arasında ayrı bir yeri vardır. Kore Havayolları ile New York’dan 14 saatlik uçuş ile Seul’a geldik. İlk defa denediğimiz Kore Havayollarının gerek servsinden gerekse personelinin ilgisinden çok mennun kaldık. Keyifli bir uçuşun ardından T.C. pasaportlılardan vize istemeyen bir ülkeye gelmenin rahatlığı ile pasaport işlemlerimizi yaptırıp, 24 günlük Uzak Doğu seyahatimizin ilk durağına başlamış olduk.
Dünyanın bu tarafına ilk kez gelmenin verdiği bir heyecan var. Aslında yaz döneminin Uzak Doğu seyahati planlamak için iyi bir dönem olmadığını bile bile zaman sorunundan seyahatimizi ertelemek istemedik. Böyle olunca da seyahatimize şiddetli bir yağmur ile başladık ama yine de her şartta planımızdan ödün vermemeye kararlıydık.
1350 yıllarında kurulan ve 18. yüzyılda Burmalılar tarafından yıkılan Ayutthaya şehri, Tayland’ın Bangkok’dan önceki başkentidir. Tapınakların, müze ve fil parkının yer aldığı Ayutthaya Tarihi Parkı, UNESCO’nun Dünya Miras listesinde yer almaktadır. Prang (kutsal emanet kuleleri) ve devasa manastırların öne çıktığı kalıntılar ihtişamlı geçmişi hakkında fikir vermektedir.
Doğu’nun Venedik’i diye geçen Tayland’ın başkenti Bangkok‘a, Hong Kong’dan Air Asia havayolları ile rahat bir yolculuk sonrası geldik. Uçumuz yaklaşık 2 saat 45 dakika sürdü ve biletimizi Air Asia’nın kendi web sayfasından tek yön kişi başı 120 dolara aldık.
Deniz otobüsüyle Buneos Aires‘e sadece 1 saat uzaklıkta olan küçük bir şehir. Buenos Aires’in kalabalığından sıyrılıp günübirlik dinlenmek, sakince dolaşmak için ideal.
Biz BsAs’de Cordoba Avenue’deki Buquebus acentesinden sabah 08:30 gidiş ve akşam üzeri 18:00 dönüş şeklinde biletlerimizi aldık. İspanyolca bilmiyorsanız, personel İngilizce biliyor ve anlaşmakta sorun yaşanmıyor. İlk önce danışmadan isim yazdırıp sıraya giriyorsunuz, sıranız geldiğinde yönlendirdiği kişiden istediğiniz bilgileri öğrenip, karar verdikten sonra gideceğiniz güne rezervasyonunuzu yaptırıyorsunuz. Daha sonra vezneye ödemeyi yapıp, biletinizi alıyorsunuz. Sabah terminale en az bir saat önce gelmeniz isteniyor. İlk önce alt katta check-in işlemini yaptırıyorsunuz. Biniş kartınızı aldıktan sonra üst kata çıkıyorsunuz.
Brezilya, T.C. pasaportlulardan vize istemediği için, ülkeye giriş çok rahattı. Gümrükten çıktıktan sonra, karşılamaya gelenlerin sayısı fazla olmadığı için bizim isimlerimizin yazılı olduğu tabelayı bulmak kolay oldu. Kalacağımız Guest House tarafından gönderilen ilk Brezilyalı ile tanıştıktan sonra Riode Janeiro maceramız başladı. Havaalanı oldukça büyük, uzun bir yürüyüşten sonra otoparka ulaştık. Aman Allah’ım bu ne sıcak böyle, arabanın içi yanıyor, içinde sanki eriyeceğiz! Kış mevsimini yaşayan bir bölgeden geliyorsanız hava ekstra sıcak geliyor.
Buenos Aires, Arjantin’in başkenti ve São Paulo‘dan sonra Güney Amerika’nın ikinci büyük şehridir. Güzel havalar anlamına gelen Buenos Aires’in havası her daim iyi midir bilmeyiz ama şehir olarak güzel olduğunu söyleyebiliriz. Arjantin, T.C. pasaportuna vize istememektedir.
İlk gidişimizde,Iguazu Falls’dan yurtiçi uçtuğumuz için gümrük işlemlerine girmedik. Bavullarımızı alıp, direkt dışarıya çıktık. Havaalanındaki ekranlarda taksi ücretleri hakkında bilgi geçiyor. Kapıdan çıkar çıkmaz bir taksi ayarlarsanız, taksimetreyi çalıştırmayıp sabit fiyat söylüyorlar ve normalden biraz daha pahalıya götürüyorlar. Buenos Aires’te iki havaalanı var, uluslararası uçuşların yapıldığı havaalanı Ezeiza (EZE). Aeroparque havaalanından ise ülke içi uçuşlar yapılıyor.
Bu yazımızda Los Angeles’a turistik gezi yapacaklara veya yaşamayı düşünenlere elimizden geldiğince bilgi vermek ve deneyimlerimizi paylaşmak istedik. 2004 yılının Kasım ayında taşındığımız Los Angeles’da 37 ay kalıp 2007 yılı Aralık ayında New Jersey’e geri döndük. Los Angeles’dan ayrılalı 8 yıl oldu ancak hâlâ burnumuzda tütüyor. Neleri özlemiyoruz ki; ılık kışlarını, rutubetsiz ve çok sıcak olmayan yazlarını, her hafta sonu sahil boyunca yaptığımız yürüyüşleri, muhteşem gün batımlarını, stressiz iş ortamını ve huzurlu apartman sitemizi özlemle anıyoruz.
ABD’de en çok sevdiğimiz şehirlerden biri olan San Francisco, limanı, plajları, Golden Gate Köprüsü, tramwayı, evleri, ufak tefek kafeleri, restoranları ve sürekli canlı olması ile bize hep çekici geldi. Los Angeles’da yaşadığımız dönemde iki ve New Jersey’de yaşadığımız yıllarda bir kez olmak üzere 3 kez gitme şansımız oldu. İlk gidişimiz 2004 yılı Kasım ayındaydı ve inanılmaz keyifli 4 gün geçirdik. İkinci gidişimiz Türkiye’den gelen kardeşimizle 2006 yılı Mayıs ayındaydı ve 3 gün kaldık. En son 2008’de iş nedeniyle bir haftalığına gittik. İlk iki gidişimizde kendi arabamız ile Los Angeles’dan ve son gidişimizde New Jersey’den, San Francisco uluslararası havaalanına Amerikan Havayolları ile geldik ve havaalanından araba kiraladık.
Savannah’a 2010 yılında Jacksonville’den Atlanta’ya dönerken uğramış ve öğlen yemeğimizi yemiştik. Havanın çok soğuk olmasından dolayı şehri dolaşamamış ve havalar ısınmaya başladığında tekrar geliriz diyerek ileri bir tarihe bırakmıştık. Daha sonraki yıllarda da birkaç kere gitme fırsatı bulduk. Araba ile Atlanta’dan yaklaşık 4 saat sürüyor.
Birden fazla gittiğimiz Helen, Atlanta’nın kuzeyinde, mimarisi ile şirin bir Alman kasabasıdır. Yaklaşık Atlanta merkezine 1,5 saat uzaklıkta olan Helen’e, 400 nolu otoyoldan kuzeye doğru giderek ulaşabilirsiniz. Helen’in içinden Chattahoochee nehri geçiyor ve nehir için en büyük aktivite lastik simitler ile yapılan river tubing.
Atlanta’ya geldiğimizden bu yana methini çok duyduğumuz Asheville’e sonunda 2012 yılının Kasım ayında gidebildik. Atlanta’dan otobandan direkt giderseniz yolculuk yaklaşık 3,5 saat kadar sürüyor. Biz bir cumartesi sabahı Atlanta’nın kuzeyinden Carolina’ya bağlanan dağ yollarından gitmeyi tercih ettik.
Güneyin Tatil Cenneti: Panama City Beach ve upuzun kumsalı…
Floridaeyaletinin kuzeybatısında Meksika körfezine bakan Panama CityBeach, uzun bembeyaz kumsalı ve masmavi denizi ile özellikle ABD’nin güneyinde yaşayanlar için vazgeçilmez tatil beldelerinden biridir.