Orta Amerika’yı Güney Amaerika’ya bağlayan Panama, Panama Kanalı kadar Karayipler’deki 300’ün üstündeki adacık topluluğundan oluşan eşsiz San Blas Adaları ile de ünlüdür. Deniz tatili düşünenler için bulunmaz bir cennet. Panama da diğer Orta ve Güney Amerika ülkeleri gibi T.C. pasaportlulardan vize istememektedir. Ayrıca THY’nin İstanbul’dan Panama City’e direkt uçuşunun olması; ulaşımı diğer Orta Amerika ülkelerine göre daha kolaylaştırmaktadır.
İyice dinlenemediğimiz bir sabaha ekip liderinin anonsu ile gözlerimizi açıyoruz. Kahvaltıya daha 30 dk. var. Gemi sallanmaya devam ediyor ve odada ayakta durulacak gibi değil. O yüzden yataktan hemen kalkmıyoruz. Yemek salonuna gittiğimizde neredeyse yarısının boş olduğunu görüyoruz. Deniz tutmasına karşı ne kadar önlem alınsa da etkileniliyor.
Antarktika’da geçireceğimiz son günümüze ekip liderinin sabah 6.30 olduğunu bildiren anonsu ile başlıyoruz. Bugün erken saatte bot gezisi yapılacağından kahvaltı saati öne çekildi. Zodiac sayısı 6 tane olduğundan iki gruba ayrıldık ve biz ikinci gruptayız. Sabahın soğuğunda çıkmayacağız için şanslıyız, belki 9.45’e kadar hava biraz daha ısınır diye umut ediyoruz.
Sabah kaptanımızın anonsu ile uyanıyoruz. Hava hafif sisli olsa da Lemaire Kanalına geldiğimizde daha iyi olacağını tahmin ediyor. Gelirken göremediğimiz sadece ihtişamını hissettiğimiz muhteşem manzaraları bu sefer izleyerek kanalı geçmeyi umut ediyoruz.
Kahvaltı sonrası dondurucu soğuya rağmen hepimiz güvertedeyiz. Antarktika’nın en güzel bölgesi diye geçen bu bölgeyi kimse kaçırmak istemiyor, her anını yaşamak istiyoruz.
Bugün sabah Ayfer de kendini daha iyi hissederek gözlerini açıyor. Kaptanımız “buzdağlarının ve yüzen buz parçacıkların arasından geçtiğimizi, manzaranın yine muhteşem olduğunu kaçırmamımızı” anons ediyor. Kahvaltı sonrası biz de soluğu güvertede alıyoruz. Sanki rüzgar da azalmış ve daha az sallanıyoruz.
Sabah 7.00’de kaptanımızın; “birazdan en önemli kanallardan biri olan Lemaire Kanalını geçeceğiz” anonsu ile uyanıyoruz,. Manzaranın paha biçilmez olduğunu ama bu sabah havanın bizden yana olmadığını ve sisten pek görülmediğini söylüyor. Yine de güverteden izlemeye değer diye düşünüyoruz. Güverte buzlanmış, hava buz gibi keskin soğuk.
Antartika turumuzun 5. sabahına 6.30’da kaptanımızın; geminin etrafında humpback‘lerin olduğu anonsu ile uyanıyoruz. Ayrıca Errera Kanalı’nın ihtişamlı manzarası eşliğinde en kuzeyindeki Cuverville Adası’na da birazdan yaklaşacağımızı söylüyor. Hava hafif serin olsa da balinaları görme heyecanı ile birçoğumuz güvertede yerimizi alıyoruz.
Sabah 6.30’da ekip liderinin anonsu ile uyanıyoruz. Bugün karaya çıkış yapacağımızdan erkenciyiz. 7.00’de kahvaltı ve 8.15’de ilk karaya çıkış için güvertede toplanılacak. Hepimiz inanılmaz heyecanlıyız. Birkaç kişi dalacak, bir kısmımız kano yapacak büyük kısmımız ise Half Moon Adasında yürüyüş yapıp büyük olasılıkla ilk defa doğal ortamlarında bu kadar yakından penguenlerle tanışacak. Bu adada ağırlıklı olarak penguenlerin en küçük cinslerinden biri olan Chinstrap cinsi yaşıyormuş.
Dün gece bir önceki geceye göre biraz daha sallantılı geçti. Özellikle ilk saatler uyumak pek mümkün olmadı. Sabaha karşı uykuya tam daldığımız sırada ekip liderinin günaydın saat 7.30 anonsu ile uyanıyoruz. Günün genel bilgilerini dinledikten sonra saat 8.00’de kahvaltı başlayacağından tekrar uyumayı denemiyoruz. Hava durgun ama sisliymiş, güverteden baktığımızda da sadece sis bulutu görülüyor. Kahvaltıda James’e denk geliyoruz, bugün daha iyiymiş.
Antarktika turunun 2.gününe sakin başlasak da gece 10.00 gibi Drake Boğazı’nı geçmeye başlamamız ile hafiften sallanmaya başlıyoruz. Ama çok da kötü değil. Sakin sayılabilecek bir gününde geçmeye başladığımız için şanslıyız. Kaptan 48 saat süreceğini ve havanın sürekli değişkenlik gösterdiğini söyleyince ister istemez biraz çekiniliyor. Bu da maceranın bir parçası diyoruz 🙂