Din ve Kültürlerin Buluşması; Selanik…
Selanik’e ilk kez turla 19 yıl önce gelmiş ve bir gece kalmıştık. Geriye dönüp baktığımızda ne kadar da verimsiz üstün körü bir gezi olduğunu anlıyoruz. Selanik, din ve kültürlerin buluştuğu derin tarihi kadar görselliği ve enerjisi ile de kendine çeken bir şehir…
Atina’da kaldığımız bu dönemde, Yunanistan’ın bağımsızlık günü tatilini fırsat bilip daha detaylı bir gezi yapmayı planladık. Ata’mızın doğduğu toprakları tanımak, doğduğu evi ziyaret etmek için bundan güzel fırsat olamazdı. Selanik’in dillere destan lezzetlerini denemeden dönmek ise olmazsa olmazdı. Onur’un Yunan iş arkadaşları özellikle yeme-içme yerleri hakkında oldukça detaylı bilgiler verdi. Selanik gezilecek yerler listesi zaten hemen hemen her yerde aynı. Biz de kendimize göre bir plan yaptık.
Selanik Ulaşım
Yunanistan, Avrupa Birliği’ne bağlı olduğundan bordo pasaport sahibiyseniz maalesef schengen vizesi almak gerekiyor. Herhalde en zahmetli kısmı da burası olsa gerek. Ama vize sorununuz yoksa ulaşım kısmı en kolayı… Türkiye’den hava veya karayolu ile gelmek mümkün. Selanik ile birlikte adalarını veya farklı bölgelerini gezmek isterseniz geldiğiniz yere göre denizyolu da bir seçenek olabilir.
Selanik’teki Makedonya Uluslararası Havaalanı şehir merkezine 15 km uzaklıkta olup otobüs ile şehir merkezine ulaşım imkanı var. İstanbul’dan Selanik’e THY’nin direkt uçuşunun olması da kolaylık. Veya önce Atina’ya gelip buradan da geçebilirsiniz.
İstanbul’dan ayrıca otobüs seçeneği de düşünülebilir. Özellikle otobüs terminaline ulaşımınız kolaysa. İstanbul-Kavala-Selanik-Atina’ya uzanan sadece Kamil Koç’un seferleri var diye biliyoruz. Ama Selanik’e kadar birkaç firma var. Otobüs terminalinden şehir içine ulaşımı yine otobüsle yapmak mümkün.
Atina-Selanik arası tren-otobüs-uçak alternatifleri düşünülebilir. Eskiden tren biletleri çok uygunmuş ama ekonomik kriz bilet ücretlerini de etkilemiş. En uygunu çok az daha uzun süren gece treni. Trende A ve B sınıfı diye iki kategori var. Aralarında fiyat farkı olsa da konfor bakımından pek farklı olmadığını, A sınıfında sadece koltuk aralarının biraz daha geniş olduğunu duyduk. Trende restoran bölümü de mevcut.
Şehir içinde de otobüs kullanımı çok yaygın. Bize göre; yürüyerek dolaşmak ise en keyiflisi…
Selanik’e Ne için Gidilir?
- Atatürk’ün doğduğu evi, her T.C. vatandaşı ziyaret etmeli diye düşünüyoruz.
- Tarihi eserleri ve müzeleri…
- Hristiyan olmasanız da dinsel yapıları tabii Osmanlı Dönemi’nde camiye dönüştürüldüklerini düşünürsek bazı özel kiliseler Müslümanlar için de değerli olacaktır.
- Yemekleri, özellikle deniz ürünleri, mezeleri, kendine has tatlıları, hamur işleri…
- Eğlencesi, hayatın canlılığı, barları…
- Çarşıları ama öyle alışveriş mağazaları değil, balık çarşısı, bit pazarları, kuruyemiş dükkanları vs.
- Sahili, 4 km uzunluğundaki sahil yolu.
- Antik kentleri, gün yüzüne çıkmayı bekleyen tarihi kazı alanları.
- Enfes gün batımları…
Bu şehirde öğrenci olup yeniden üniversite okumak isteyeceksiniz, biz öyle hissettik. Yazın hem sıcak hem de rutubetli olduğunu hatırlatalım. Bahar ayları ziyaret etmek için ideal zaman olacaktır. Yazın gidip de şehri hiç beğenmeyenler bile var. Doğru zamanda gelmezseniz ama Ayfer&Onur o kadar övmüştü burası mı şimdi demeyin :))
Atina-Selanik veya Selanik-Atina arası ulaşım, tren yolculuğu
Denemek için bu sefer ulaşım aracı olarak treni tercih ettik. Gece treni hem zaman kazanmak hem de ekonomik olmasından dolayı tercih edilebilir. Atina’dan saat 23.55’de kalkan gece treni 6 saat (5,5 saat yazmasına bakmayın), gündüz tren seferleri ise 5 saat (4-4,5 saat yazar) sürüyor. Gece treni tek yön 25 Euro, gündüz trenleri 45 Euro, gidiş-dönüş alırsanız %20 indirim var. Online bilet almak için linki tıklayınız TrainOse
Gidişte gece, dönüşte ise yolu izlemek için gündüz trenini tercih ettik. Gece treni ekonomik olduğu için, yolcu profili biraz daha farklı. Eşyalarımıza dikkat etmemiz konusunda sıkı sıkı uyarıldık. Tatil dönemine denk geldiğimizden tren oldukça doluydu ve biraz havasız bulduk. Ayrıca koltuk oturma düzenini de konforlu bulmadık. Bir kısmı trenin gidiş yönünde diğer kısmı ters yönde, bileti almadan önce bunu bilmiyorduk. İki yönde de tersten almışız 🙂 Zaten biletleri almak için son günlere kaldığımızdan pek alternatif yoktu. Her vagonda iki tane masalı 4 koltuğun birbirine baktığı seçenekler var.
Gündüz yolculuğu yapıyorsanız; Atina’ya gidiş yönünde sağ tarafta oturulursa ilk baştaki dağ manzarası daha güzel. Yolun diğer yarısında da ters taraf deniz manzarası ile buluşuyor.
Selanik’e tam zamanında varış…
Trenimiz rötor yapmadan sabah tam 06.00’da Selanik garına bizi bıraktı. Otelimizi, tren garına çok yakın 10 dk. yürüme mesafesinde ayarlamıştık. Odamıza yerleşme şansımız yoktu ama çantamızı emanete bırakmak için daha önceden yazışmıştık. Çantalar emanette, kafamız rahat, bıraktık kendimizi Selanik sokaklarına… Trende pek uyuyamamış olsak da kendimizi gayet zinde hissediyorduk. Özellikle kahvaltı için tavsiye edilen Estrella World’e gidip güne güzel bir kahvaltı ile başlamayı planlasak da kafe bizim kadar erkenci değil. Aslında Selanik’te hayat bayağı erken başlıyor, birçok pastane-kafe açılmış bile.
Ayasofya (Agia Sofia) Kilisesi’nin hemen karşısında gözümüze kestirdiğimiz kafeye (Terkenlis) gidiyoruz. Pastanenin üst katı gayet güzel, ıspanaklı ve peynirli böreklerimizi kahvelerle birlikte götürüyoruz. Yunanistan’da da kafelerde birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi takeaway (orada oturmayıp alıp çıkacaksanız) fiyatları farklı. Oturarak yediğimiz için her bir ürüne en az 1 euro ilave koyduklarından; 2 börek 2 büyük boy kahveye 12.90 euro ödeyip çıkıyoruz…
Selanik Gezilecek-Görülecek Yerler
Yunanistan’daki birçok şehir gibi Selanik’te de adım başı tarihle kucaklaşıyorsunuz. Geçmişe yolculuk yapıyor gibisiniz, bir tarafta tarihi kiliseler, gün ışığına çıkmayı bekleyen kazı alanları, antik şehirler vs. Tam bir kiliseler ve manastırlar şehri, Osmanlı döneminden kalmış camileri ise maalesef bakımsız bulduk, restorasyon adı altında kendi haline bırakılmış. Sinagog, hamam ve ünlü ailelerden geride kalmış konakları ile özellikle ticarette önemli yer almış Yahudiler’in de etkisi görülüyor.
Tarihi, görselliği, genç nüfusunun dinamikliği, lezzetleri, eğlencesi ile Selanik etkileyici bir şehir ve turistleri cezbeden bir yapısı olsa da Türk halkı için apayrı yeri olsa gerek. Ata’mızın doğduğu bu şehir, hangi Türk’ün ilgisini çekmez ki bir kez olsun doğduğu evi görme isteği hayallerini süslemez?
Selanik’in öncelikli gezilmesi gereken yerlerini ön planda tutarsak en az iki gündüzünüzü ayırmanızı tavsiye ederiz. O da bizim gibi biraz yoğun bir şekilde ve yürüyerek sokak aralarında keyfine varmak, biraz da olsa tadını bir yerel gibi çıkarmak isterseniz. Ama daha uzun veya kısa kalmak tabii ki sizin tercihiniz. Açıkcası biz çok rahatlıkla birkaç gün daha hiç sıkılmadan vakit geçirebilirdik. Ayrıca bu şehre tekrar tekrar gelinir…
Ören yerlerini ve müzelerini, zevkinize göre seçerek tek tek giriş ücretlerini ödeyerek dolaşabileceğiniz gibi birkaçının bir arada satıldığı toplu bilet seçeneği de var. Kışın giriş ücretleri %50 indirimli olduğundan avantajlı olmuyor ama gittiğiniz döneme göre fiyat farkını kontrol etmenizi tavsiye ederiz.
Atatürk’ün Evi Selanik (Atatürk Evi Müzesi)
Ata’mızın doğduğu evi, ilk 19 yıl önce ziyaret etmiştik. Bu zaman içerisinde binada tadilat yapılmış ve evin içinde bayağı değişiklik olmuş. Eskiden özel eşyaları ve mobilyalar varken şimdi daha çok müze havasında. Açıklayıcı bilgilerin 3 dilde (Türkçe, Yunanca, İngilizce) birden olması ve video gösterimi çok güzeldi. Oldukça duygulu anlar yaşadık ve evinin bir köşesinden çıkacakmış gibi gözlerimiz onu aradı. Ama ancak evin 3. katında balmumu heykeli ile karşılaşabildik. Boynumuz bükük, minnet ve özlemle evinden ayrıldık. Türkler haricinde de ilgi görüyor olması hoşumuza gittiği kadar gururlandırdı da. Girişi ücretsiz. Bina Türk Konsolosluğu ile bitişik.
Beyaz Kule ve Müzesi (Lefkos Pyrgos-White Tower and Museum)
Selanik’in önemli simgelerinden olan Beyaz Kule’nin yapım tarihi tam olarak bilinmese de 1450-1470 yılları arasında Osmanlı Türkleri tarafından eski bir Bizans kalesinin olduğu yerde inşa edilmiştir. Kulenin savunma amaçlı kullanımının yanında barut deposu, sarnıç ve derviş medresesine de ev sahipliği yapmış. Zindan olarak da kullanılan ve “Yeniçeri Kulesi”, “Kanlı Kule” diye de adlandırılan Beyaz Kule, bugün Selanik tarih müzesine ev sahipliği yapıyor. Adının Beyaz Kule olması hakkında farklı söylentiler var…
Kulenin ağır ceza mahkumları için zindan olarak kullanılması sırasında, kulenin ön cephesi yeniçeriler tarafından idam edilen mahkumların kanına bulanıyormuş. Diğer söylenti ise; Yeniçeri Ocakları’nın kaldırılmasına karar verildiğinde Selanik’te Osmanlı ordusunun 6.000 yeniçerisi vardı ve bunlardan sağ kalan 3.000 yeniçeri bu kulede idam edildi. Yeniçeri Kulesi olan adı da “Kanlı Kule” olarak değişti. 2. Sultan Abdülhamit’in kulenin ismini öğrendiğinde adını Beyaz Kule diye değiştirerek beyaza boyandığı söylentisi de başka bir hikâyedir…
Yunan tarafındaki söylenti; Selanik Yunanlara geçtiğinde geçmişin izlerini silmek için kule beyaza boyanmış ve adı da buradan geliyormuş. Kapıdaki görevlinin sıcaklığının tam tersine gezerken geçmişin izlerini ve kindarlığı canlı tutmayı tercih eden genç bir Yunan yanında Yunan olmayan arkadaşına doğru olmayan tarihi bilgileri aktarmakla meşguldu…
6 katlı kulenin en üst katında Selanik’in panaromik manzarasını izleyebileceğiniz terası var. Kuleyi, sesli rehber eşliğinde gezip her katta paylaşılan eserler ve Selanik’in tarihi hakkında daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz. Dil seçenekleri arasında Türkçe de var.
Beyaz Kule’nin Giriş Ücreti; 1 Kasım-31 Mart arası 2 Euro (bu dönemde saat 16.00’da kapanıyor) 1 Nisan-31 Ekim arası 4 Euro.
Arkeoloji Müzesi (Archaleological Museum of Thessaloniki)
Antik Makedonya ve Helenistik döneme ait eserlerin sergilendiği müzeyi zamanımız kalmadığı için gezemedik. Kış dönemi müzeler maalesef erken kapanıyor. Pazartesi resmi tatil olduğu için müzeler de kapalıydı.
Roman Agora Arkeoloji Alanı (Archaleological Site of The Roman Agora of Thessaloniki)
Aristotle Meydanı’ndan yukarıya doğru devam ederseniz arkeoloji alanını göreceksiniz. Kazı alanı dışarıdan fotoğraflanabiliyor çok büyük değil. Giriş ücreti 2 Euro.
Hamza Bey Cami
1467-1468 yılları arasında Selanik’in yüksek rütbeli subaylarından Hamza Bey’in kızı Hafsa Hatun tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı Dönemi’nde Selanik’te inşa edilen ilk camidir. 1912 yılından sonra farklı amaçlar için de kullanılmıştır. Arkeolojik eser olarak koruma altına alınmadan önce uzun yıllar Alkazar adı ile sinema olarak hizmet vermiştir.
Yeni Cami (New Mosque)
1902 yılında Yahudilikten Müslümanlığa geçen cemaat tarafından yaptırılmış ve Selanik’teki en son cami olması bakımından önem taşımaktadır. Günümüzde sergi salonu olarak kullanılmaktadır.
Alatza Imaret (Alaca Imaret Cami-İshak Paşa Cami)
Osmanlı Dönemi’nde 1484 yılında yapılmış cami günümüze kadar gelmiştir. 1986 yılından bu yana kültürel etkinliklere, sergilere ev sahipliği yapmış ama biz gittiğimizde restorasyon vardı ve olduğu bölge biraz bakımsız geldi.
Bey Hamam (Cennet Hamamı-Paradise Baths)
Osmanlı Dönemi’nde 1444 yılında yapılmış olan hamam, Yunanistan’da ayakta kalabilmiş en büyük Türk hamamı olma özelliğine sahiptir. Günümüzde binanın bir kısmı Arkeoloji müdürlüğü olarak kullanılmaktadır ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Aigli (Egli) – Yeni Hamam
16. yüzyıllının sonlarına doğru inşa edilen Osmanlı hamamının avlusu günümüzde konser ve sinema gösterimlerine ev sahipliği yapıyor. Bir etkinliğe denk gelirseniz, kaçırmayın…
Pazar (Yahudi) Hamamı
Günümüzde çiçekçi dükkanlarının bulunduğu eski Yahudi semtinde yer alan, 16.yüzyılın ilk yarısında yapılan hamam çeşitli isimlerle (Yahudi Hamamı-Halil Ağa Hamamı-Kadınlar Hamamı) anılmış. Tüm yapı taş ve tuğlalardan inşa edilmiş ve dış duvarları çok bakımlı duruyor. Etrafındaki kafelerde kahve molası verebilirsiniz…
Ano Poli (Upper Town) & Bizans Surları
Yukarı şehir anlamına gelen Ano Poli, Bizans Surları üzerinde körfez ve şehir manzarasını ayaklarınızın altına seren Selanik’in en tepe bölgesidir. Önde gelen Bizans kiliseleri ile pastel renkli evlerin buluştuğu bu bölge, sunduğu enfes manzarasının yanında tavernalarında lokaller ile kaynaşmak için ideal.
Surların kuzeydoğu köşesinde “Yedi Kule” adıyla da bilinen “Eptapyrgio (Heptapyrgion) Kalesi” yer almaktadır. Yedi kulelerin kalesi anlamına gelseler de aslında kalenin 10 kulesi vardır. Bizanslılar tarafından Paleologos Hanedanlığı döneminde yapılan kale; askeri garnizon ve kuşatma veya baskın durumunda yerel halk için sığınak olarak kullanılmış. Osmanlı Dönemi’nde de kale önemini korumuş ve geliştirilmiştir. İçine bir de cezaevi yapılmış.
19. yüzyıl sonlarına kadar askeri garnizon olarak kullanılan kale, sonrasında 1989 yılına kadar açık kalan bir hapishaneye dönüştürüldü. Kalenin daha sonraki tarihi acılarla dolu. 1936 faşist diktatörlüğü, Nazi’nin işgal ettiği yıllar ve onu takip eden iç savaş ve 1967’de başlayan yedi yıl boyunca süren askeri cunta yıllarında siyasi mahkumlar buraya getirilmiş. Yüzlerce mahkum kaleden uzak olmayan bir yerde idam edilmiş 🙁 Şimdi acılar tarihin sayfalarında kalmış ve kale, çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.
1970’lerde restorasyon ve arkeolojik çalışmalar başlamış ve bugün de devam ediyor. Saat 15.00’e kadar ziyaret etmek mümkün ama biz geç kaldığımızdan gezemedik. Birkaç büyük kapısı, kompleksin iç bahçesine çıkarken, Güneydoğusu’ndaki Trigoniou Kulesi en güçlü ve etkileyici unsurlarından biriydi. Kısa bir süre öncesine kadar zindan olarak kullanılan Trigoniou Kulesi (Zincirli Kule-Trigonion Tower, 15. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş) gün batımını izlemek için ideal yerlerden, o yüzden biz de akşam üzeri gün batımına yakın geldik.
Beyaz Kule’nin oradan 50 numaralı (kültür hattı diye geçiyor) otobüs ile gitmek mümkün, her saat başı varmış ve ücreti; tam 2 Euro, indirimli 1 Euro. Bu hat kış dönemi: 9.00-16.00 arası çalışıyor, gün batımını izleyecekseniz dönüşte yürümeniz gerekecek. Çıkışı daha yorucu olsa da otobüsü kaçırdığımızdan yürüyerek gidip geldik. Surların ve dar ara sokaklardaki renkli Osmanlı ve Rum evlerinin arasında da gezin deriz.
Vlatadon Manastırı’nın avlusu çok hoş, en eski Bizans manastırlarından biridir… 1917 yılında çıkan yangında, sadece Ano Poli bölgesi büyük oranda ayakta kalabilmiş.
50 numaralı kültür hattı otobüsü
2009 yılında faaliyete geçen Kültür Hattı otobüsü Beyaz Kule’nin oradan kalkıyor ve yolculuk 50 dakika sürüyor. Hat, şehrin çok sayıda tarihi eserine yakın durakları içeriyor. Yolculara tanıtım broşürü de veriliyormuş. Bileti otobüs personelinden de almak mümkün. Bu hattı kullanamadık ama bir dahaki sefere deneyeceğimiz kesin… Haziran-Eylül: 8.00-21.00 arası, Kasım-Mayıs: 9.00-16.00 arası her saat başı var.
ÖNEMLİ KİLİSELERİ
Rotunda (Agios Georgios Kilisesi)
306 yılında inşa edildiğinde hangi tanrıya adandığı bilinmeyen Roma tapınağı, sonradan Hristiyan bazilikası, Osmanlı camisi ve Hristiyan kilisesi olarak kullanılmış. Osmanlı döneminde cami olan kilisenin bir minaresi hâlâ duruyor. Günümüzde müze olarak kullanılıyor. Kilisenin içindeki fresklerin önemli bir bölümü korunabilmiş. Doğu’nun en eski duvar mozaikleri ve Selanik’in en önemli sanat eserlerindendir. Kış döneminde girişi 1 Euro, yüksek sezonda 2 Euro.
Panagia Acheiropoietos Kilisesi
5. yüzyılın ikinci yarısında Roma hamamı kalıntıları üzerine inşa edilen, şehrin en eski kilisesidir ve orijinal halini koruyabilmiş. İçindeki mozaik süslemeleri çok güzel, 5. yüzyıldan kalma mozaikler yerde camla üstleri kapatılarak sergileniyor. Osmanlı Dönemi’nde camiye çevrilen ilk kilise olmuş.
Agio Sophia Kilisesi
7. yüzyılda inşa edilen kilise adını İstanbul’daki Aya Sofya’dan alıyor. Osmanlı Dönemi’nde camiye çevrilmiş. Hristiyan dünyasının önemli yapıtlarından biridir.
Agios Dimitrios Kilisesi (St.Demetrius Church)
7. yüzyılda Roma hamamı kalıntılarının üzerine kentin azizi için yaptırılmış kilise, Osmanlı Dönemi’nde freskler alçıyla kapatılıp camiye çevrilmiş. Tekrar Yunanların eline geçtiğinde bu sefer de fresklerin üzerindeki alçılar kazınmış ve tekrar kiliseye çevrilmiş. Selanik’in en güzel mozaikli kilisesi diye geçiyor.
Dini, tarihi ve sanatsal nedenlerle yerel halkın çoğunluğu tarafından Selanik’in en önemli kilisesi olarak kabul edilir. 1917 yılında çıkan yangında büyük hasar gören kilisenin uzun yıllar restorasyon çalışmaları devam etmiş ve 1949 yılında tekrar kullanıma açılmıştır. 1988 yılında da Unesco Dünya Kültür Mirası listesine alınmış.
Panagia Chalkeon Kilisesi
1028 yılında inşa edilmiş kilisenin Bizans dönemindeki ismi tam olarak bilinmiyor. Kubbeli kilisenin adı; Osmanlı Dönemi’nde bakır işçilerinin loncası için cami (Kazancılar Cami) olarak kullanılmasından gelir. Kilise 1934 yılında restore edilmiş.
Adım başı bir kilise karşılaştığınız şehirde liste oldukça uzun, ilginizi çekiyorsa levhaları takip etmeniz yeterli 🙂
Galerius Kemeri-Kamara (Triumphal Arch of Galerius)
Roma İmparatoru Galerius tarafından inşa edilen kemeri, Selanik Sarayı’na bağlayan yollar bulunmuş. Kemer, Rotunda’nın altında kalıyor. İki yapıyı bir arada fotoğraflayabilirsiniz. Kemerin bulunduğu Kamara Meydanı, daha çok öğrencilerin buluşma noktası olmuş. Bu bölgedeki kafe ve barlar daha uygun olduğundan öğrenciler tarafından tercih ediliyor.
Bizans Kültür Müzesi (Museum of Byzantine Culture)
Bizans’ın 3000 yıllık dönemine ait eserlerin sergilendiği müze, tarihe ilginiz varsa görülmeye değer.
Kapani ve Modiano Pazarları
Kapani (Vlali); balıktan sebzeye her tür gıda ve tekstil ürünlerinin satıldığı Selanik’in en eski halk pazarıdır. Türkler “Un Kapan” diye adlandırmışlar.
Buradan denize doğru yürüyecek olursanız, Ermou Caddesi’nden sonra içinde balık pazarları, kasaplar, tavernalar ve barlar bulunan kapalı Modiano Pazarı’na geliniyor. 1922-1930 yıllarında Yahudi mimar Eli Modiano’nun tasarımlarına dayanarak inşa edilmiş pazar, şehir için sosyal buluşma ve tarihi öneme sahiptir. Yerel halkı gözlemlemek için ideal yerler…
Bezesteni Pazarı (Bedesten Çarşısı)
15. yüzyılda Osmanlı döneminde inşa edilmiş kapalı çarşı; yüzyıllarca Selanik’in ticaret merkezi olmuştur. Dört girişi bulunan dikdörtgen şeklindeki yapı, kurşun kaplı 6 kubbesi ile bir zamanlar oldukça etkileyiciymiş… Yunanistan’da günümüze kadar ulaşmış iki bedestenden biridir (Diğeri Serres-Serez’de).
Bit Pazarı
Roman Agora’nın diğer yanında yer alıyor. Biz gittiğimizde açık dükkan yoktu, saat 2-3 gibi kapanıyorlamış. Ortadaki avlusunun etrafında daha çok lokallerin geldiği restoranlar var ve akşamları renkli oluyormuş.
Sahil Yolu ve Selanik Şemsiyeleri
İzmir’in küçüğü diye geçen Selanik sahili de Kordon gibidir. Sahil boyunca barlar ve kafeler sıralanmıştır. Gece eğlencesi için talep gören bazı mekanlar da buradadır. 4 km sahil boyunca uzanan yaya ve bisiklet yolu her zaman canlı. Hava iyiyse sokak sanatçıları ve satıcılar ile ayrıca cıvıl cıvıl olacaktır. Yürüyüş yaparken bisikletliler için ayrılmış olan yola dikkat etmeyi unutmayın. Son zamanlarda elektrikli scooterlar çok yaygınlaşmış ve onlar da aynı yolu kullanıyor.
Beyaz Kule’den devam etmeniz halinde 10 dakika sonra meşhur şemsiyelere geliyorsunuz. Son zamanlarda şehrin simgeleri arasına girmiş ve insanların alternatif pozlar vermek için çabalarına şahit oluyorsunuz. Modern bir anıt gibi duran şemsiyelerle neden sizin de bir pozunuz olmasın. Anıt, Selanik’in 1997 yılının Avrupa Kültür Başkenti olması onuruna ünlü Yunan heykeltraş, ressam ve mimar Giorgos Zongolopoulos tarafından tasarlanmış.
Tekne Barlar
Gece ışıl ışıl olan tekneleri görmeme şansınız yok. Beyaz Kule’nin karşında sıralanmış tekneler isterseniz gündüz kahvenizi içip etrafı izlemek, isterseniz gece Thermaic Körfezi’nde gezerek bir şeyler içmek için ideal.
Limandaki Ambarlar
Şehrin en canlı kültürel merkezi olan Selanik limanındaki eski ambarlar; 1910 yılında mimar Eli Modiano tarafından tasarlanıp inşa edildi. 1997 yılında binalar restore edilerek Fotoğraf Müzesi, Sinema Müzesi, Sanat Müzesi, restoran ve bar olarak hizmet vermeye başlamış. Kasım ayında, dünyanın dört bir yanından sinemaseverler burada buluşup Selanik Uluslararası Film Festivali’ne katılırlar… Ayrıca gün batımı izlemek için ideal yerlerdendir. Buradaki Kitchen Bar’ı arkadaşlarımız tavsiye etti ama gün batımı o taraftan olmadığı için oturmadık…
Tsimiski Caddesi
Sağlı sollu alışveriş mağazalarının olduğu bir cadde.
Ladadika Bölgesi
Selanik limanının hemen arkasındaki eski “Red Light” bölgesi yenilenerek trafiğe kapatılmış ve şimdi Selanik’in tavernaları ile meşhur bölgesi olmuş. Yunan ezgileri eşliğinde lezzetli yemekler yiyeceğiniz yerlerden biri.
Aristotle Meydanı – Selanik
Şehrin en geniş meydanı gözden kaçırılması biraz zor. 1917 yılında yaşanan yangın sırasında şehir büyük hasar alınca dönemin Başbakanı Elefherios Venizelos şehrin planlının yeniden yapılmasını istemiş. Bir araya gelen mimarların başında da Fransız mimar Ernest Hebrard yer almış. Fransız mimar paralel bulvarlar, geniş caddeler içeren ve Bizans mimarı ile de uyumlu bir şehir planlanı yapmış ve tasarımın ortasına da Aristotle Meydanı’nı koymuştur. Ama meydanın tamamlanması uzun yıllar sürmüş.
Buluşma noktalarından biri haline gelen meydanın etrafında pahalı oteller, hoş restoranlar ve kafeler var. Sahile bakan Electra Palace Hotel’in en üst katındaki kafe ve restorandan manzara güzelmiş. Özellikle gün batımında denenebilir, gitmeye fırsatımız olmadı. Meydanda Noel ve Yeni Yıl kutlamaları yapılıyormuş, kışın da keyifli olacaktır. Olympion Sineması da 1959 yılından beri Selanik Uluslararası Film Festivali’ne ev sahipliği yapıyor.
Ote Kulesi (Ote Tower)
360 derece dönen kafesinde (Skyline Cafe-Bar) bir şeyler içip şehir manzarası izlenebilirmiş, notlarımızda olup fırsat bulamadıklarımızdan…
5 yüzyıllık Osmanlı Dönemine ait, şehirde çok daha fazla yapı varmış ama bazıları 1917 yılındaki yangında büyük hasar almış, restore etmek yerine komple yıkmayı tercih etmişler…
O kadar çok tarihi bina var ki şehre geldiğinizde bir turist haritası temin edip sokak sokak dolaşın deriz. Ayrıca tabelalarla her görülmesi gerekli noktayı belirtmişler gözden kaçırmak çok zor…
Casa Bianca (Beyaz Ev)
Şehrin en ünlü konaklarından biri olan Casa Bianca’nın hikâyesini okuyunca burası da görülmeli diye düşünüyoruz. 1912’de İtalyan mimar Pierro Arrigoni tarafından inşa edilen konak, İtalyan vatandaşı Yahudi bir girişimci olan Dino Fernandez Diaz’a aittir ve eşinin adını (Blanche-Bianca) almıştır. Bu bina, yalnızca Rönesans ve Art Nouveau unsurları içeren eşsiz mimari tarzıyla ünlü değildir. Dino Fernandez’in kızı Alini ve Yunan ordusunun 7. taburunun komutanı Spyros Alibertis arasındaki aşk ile de ünlüdür.
Çift, dönemin sosyal ve dini tabularına maruz kalmışlar. Düşmanca sosyal çevreye rağmen gizlice Atina’ya kaçıp 1914’te evlenmişler. Ancak ortam sakinleştikten sonra Selanik’e geri dönebilmişler. Almanlar Yunanistan’ı işgal ettiğinde bütün evin kontrolünü ele geçirmiş. Dino Fernandez, ailesi ve diğer Yahudi aileler, İtalya’ya kaçmaya çalışmışlar. Ne yazık ki, Meira köyü yakınlarında, Magiore Gölü’nün yanında Alman SS birlikleri tarafından tutuklanıp idam edilmişler.
Alini ise eşi sayesinde soykırımdam kurtulmuş ve vefat edene kadar konakta yaşamışlar. Konak 1965’te satılmış, sonraki yıllarda okullara ev sahipiliği yapmış. 1978’deki güçlü bir depremin ardından Yunan Devleti tarafından kamulaştırılıp orijinal haliyle örnek bir şekilde restore edildi. 2013’ten beri de Belediye Sanat Galerisi’ne ev sahipliği yapmaktadır…
Selanik’i bitirdik biraz da etrafını gezelim derseniz…
Selanik’e 1,5 saat uzaklıktaki Halkidiki‘yi duymayananız yoktur herhalde, cenetten bir köşe diye geçen yarımadanın birbirinden güzel sahillerinde yazın tadını çıkarmak keyifli olacaktır. Sahile çok uzak olmasın ama şöyle içimiz huzurla dolsun yemyeşil doğasının içinde tipik bir Yunan köyü görmek isterseniz; güneybatısında bulunan dağ köyü Palaios Panteleimonas‘a uğramamazlık yapmayın.
Olimpos Dağı’nın eteklerinde 500m yükseklikte kurulmuş köy, geleneksel Yunan mimari tarzını korumasının yanında Termaikos Körfezi’nin ve Pieria kıyılarının etkileyici manzarasını sunmaktadır. O yüzden “Olimpos’un Balkonu” diye de anılır. Sonbaharda nasıl da renk cümbüşü oluyordur kimbilir 🙂 Burası ayrı bir yazıyı hak ediyor, detayları en iyisi orada yazalım 🙂
Selanik Yeme-İçme-Eğlence
Selanik’e gelmeden önce arkadaşlarımızın tavsiye ettiği ve bloglardan not aldığımız uzunca bir liste vardı. Açıkcası bunların ne kadarını deneyebiliriz ki derken gezinin sonunda olmazsa olmazları tadarak evimize geri dönüyorduk…
Gittiğiniz kafelerde Take Away uygulamasının olup olmadığına dikkat edin. Masada yenmesi, içilmesi halinde ekstra ücret alıyorlarsa bahşiş bırakmanıza gerek yok.
Genelde her restoranda su ve ekmek önden getiriliyor ve büyük suya 1 euro, ekmeğe kişi başı 0.70-1 euro arası yazılıyor. Yemeğin üstüne tatlı ikramları var… Restoranlarda da bahşiş bırakmak sizin tercihiniz, gelen hesaba ve mennuniyetinize göre bırakabilirsiniz…
Estralle World Kafe
Okuduğumuz bloglarda kahvaltı için tavsiye edilmişti. Özellikle pankekleri ama sabah çok erken saatte açık olmadığından deneme şansımız olmadı. Onun yerine sabah kahvaltı ettiğimiz Terkenlis’den de mennun kaldık. Hamur işlerinin yanında sandviç ve başka atıştırmalıklar da vardı. Haritadaki konumu için tıklayın; Estralle World
Full Tou Meze
Ladadika Bölgesi’nde restoran alternatifi fazla. Full Tou Meze restoran tavsiye edildiğinden Antarktika gezisinde tanıştığımız Yunan arkadaşımız ile buraya gittik. Bir tek pirinçli midye bize pek hitap etmedi, menüde görünce midye dolma gibi olacağını düşündük ama çok farklıydı. Onun dışında diğer sipariş verdiklerimizden mennun kaldık. 3 kişi 6 çeşit meze, iki küçük uzo (20ml) ile birlikte 55 Euro hesap ödedik. Haritadaki konumu için tıklayın; Full Tou Meze
The Rouga
İkinci akşam The Rouga restoranı denedik, buranın alt katında canlı müzik var. Yer olmadığından ikinci katında oturduk ama üst katı da keyifli. Bir ara Türkçe ezgilerin kulağımıza gelmesi de hoşumuza gitti. Çok ağır ve fazla yemedik ama yediklerimiz lezzetliydi. Üstüne bir de tatlı ikram ettiler… Patlıcanlı meze 4.5 euro, 500ml şarap 4.20 euro, şaraplı ahtapot salatası 12.50 euro, Yunan kahvesi 2 euro, ekmek 0.90 euro. Toplamda 27 euro ödedik, bahşiş beklenmiyor. Olduğu sokak inanılmaz renkli… Haritadaki konumu için tıklayın; The Rouga
Loutros
Özellikle deniz ürünleri tavsiye edildi, daha uygun fiyatlı. Haritadaki konumu için tıklayın; Loutros Restoran
The Garden Thermaikos
Burada da herşey inanılmaz taze ve lezzetli. Beyaz Kule’ye çok yakın. Hava güzelse bahçesinde de oturabilirsiniz. Şarap 500ml 5 euro, salatalar 6 euro civarı, somonlu yaprak sarma yedik enfesti 6.50 euro, hamsi buğlama tarzı 6 euro toplamda 25.90 euro hesap ödedik. Haritadaki konumu için tıklayın; The Garden Thermaikos
Charoupi
Girit restoranını arkadaşlarımız tavsiye etse de denemek bir dahaki sefere kaldı.
The Greek (To Elliniko)
Meze ve uzoları için tavsiye edildi…
Bougatsa Giannis
Burası börekleri ile meşhur. Sabah çok erken saatte açılıyor, öğlen gibi her şey bitmiş oluyor ve erken kapatıp gece tekrar açıyorlar. Peynirli, kıymalı, ıspanaklı, kremalı çeşitleri var ve üstüne isteğe göre pudra şekeri, tarçın serpiyorlar. Bizdeki laz böreğine benziyor, çok taze ama Ayfer’in olmazsa olmazları arasına girmedi… Haritadaki konumu için tıklayın; Bougatsa Giannis
Elenidis Pastry
1960’tan beri hizmet veren tatlıcının Selanik’e özgü tatlısı (trigona panoramatos) kesinlikle denenmeli. Dışı tel kadayıfı gibi külahtan yapılmış ve içi kremalı olan tatlı bize lezzetli geldi ama fazlası bayabilir. Sütlü veya çikolatalı seçeneği var. Haritadaki konumu için tıklayın; Elenidis Pastry
Kitchen Bar
Gün batımı, limanda yer alan Kitchen barın tarafından oluyorsa; izlemek için tavsiye edildi, hoş bir mekan… Haritadaki konumu için tıklayın; Kitchen Bar
Electra Palace Hotel Terrace Café
Buraya gitmek için de gün batımı saatlerini bekleyebilirsiniz. Aristotle Meydanı ile birlikte harika manzarası varmış. Haritadaki konumu için tıklayın; Electra Palace
Allegro Café Bar
Eğer sahil boyunca yürüyecek olursanız ters tarafta Selanik Konser Salonu’nun orada yer alıyor burada bir mola verip manzaraya karşı kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Buraya kadar yürüdük ama kafenin girişini bulamadık, binanın girişindeki görevli ile anlaşamadığımızdan kapalı mıydı öğrenemedik 🙂 Haritadaki konumu için tıklayın; Allegro Café
Ayrıca mahalle aralarında yer alan balıkçıların bazılarında restoranlarının da olduğunu göreceksiniz, seçtiğiniz balığı pişirip anında servis ediyorlar.
Bizdeki simide birebir benzemese de tezgahlarda satılan simitler (Yunancası koulourı-okunuşu kuluri) gün içerisinde atıştırmak için imdadınıza yetişecektir 🙂
Bizden lezzetlere de hazırlıklı olun Mado‘ya sahil şeridinde yürüyüş yaparken denk geleceksiniz…
Mutfak ve lezzet olarak birbirimize çok benzesek de Selanik’e geldiğinizde deniz ürünlerini denememezlik yapmayın, sunumları biraz daha farklı. Zeytinyağlılar, humus, patlıcan ezmesi, mantar, Yunan salatası, dzaziki (caciki-cacık) olmazsa olmazlardan…
Kahve zincirleri
Coffee Island ve Mikel çok yaygın, buzlu kahveleri Frappe ile yaz günlerinde serinleyeceksiniz… Sahil boyunca sıra sıra dizilmiş barları, gece kulüpleri ile 7/24 yaşayan şehirde elbet zevkinizine göre bir eğlence yeri de bulacağınızdan eminiz…
Keyifli geziler…
Yunanistan’daki yaşam hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz linki tıklayarak yazımızı okuyabilirsiniz… TIK TIK
Ayfer & Onur Öznar
Faceboook : AyferOnur Seyahatnamesi
Instagram : AyferOnur Seyahatnamesi
Youtube: AyferOnur Seyahatnamesi
12 Yorum
Yunanistan sonbahar rotamıza, Atamızın evinden başlayacağız. Paylaşımınız çok bilgilendirici olmuş, teşekkürler. Ayrıca emaille sorduğumuz sorularımıza zaman ayırıp cevap verdiğiniz için de teşekkürler.
Atamızın evi güzel bir başlangıç, rotanız harika. Bilgimiz doğrultusunda severek cevaplamaya çalışıyoruz, rica ederiz.
çok kapsamlı bir yazı olmuş, tebrik ederim. Ayrıca Atamızın evinşn Türklerin dışında da ziyaretçisinin olması kısmına bayıldım. Sevgiler
Şükrancım yazılarımız biraz uzun oluyor, belki sıkılan oluyordur ama tekrar gidişlerimizde biz de çok faydalanıyoruz 🙂 Eksik yerleri tamamlamak veya beğendiğimiz lezzetleri tekrar tatmak açısından iyi oluyor. Atamızın evi, biz gittiğimizde özellikle Uzak Doğulu turistlerin ilgisini çekiyordu. Sayılı liderler arasında olması, örnek alınması bizim de gurur kaynağımız. Sevgiler, selamlar…
Merhabalar, harika bir blog yazısı olmuş tebrik ederim. Benim de gezi konulu vlog videoları çektiğim Uğur’lu Yerler (Ugur Tash) adında bir youtube kanalım var. Şuradan göz atabilirsiniz, ilginizi çekeceğini umuyorum. Teşekkürler, başarılar.
https://www.youtube.com/channel/UCxRfD2npTCNzFSCDPJLKOhA?view_as=subscriber
Merhabalar,
Beğendiğinize mennun olduk, teşekkürler. YouTube kanalınıza abone olduk, belki bizim kanalımız da sizin ilginizi çeker 🙂 https://www.youtube.com/channel/UCNxEOjFRy_0utjitkDrsS
Keyifli geziler dileriz, başarılar…
teşekkürler çok güzel bir yazı olmuş
Biz de yorumunuz için teşekkür ederiz…
Çok detaylı anlatmışsınız Ayfercim. Tebrik ederim.
Selanik bende ilk başta hayal kırıklığı yaratan, sonrasında İzmir’ime benzerliği ile çok sevdiğim bir şehir oldu. İnşallah sizinle de gezmek kısmet olur. Öpüyorum
Yaprakcım, beklenti büyük olunca hayal kırıklığı yaratmış olabilir, şehir başta görsel olarak çok muhteşem gelmese de yaşam tarzı çok keyifli. Tabii gidilen dönem de çok etkili oluyor. İnşallah birlikte gider ve sana daha da çok sevdiririz 🙂 Öpüyoruz, sevgiler…
O kadar detaylı yazmışsınız ki her yeri gezip bütün lezzetleri denemek istedik. Sizin kadar olmasa da 2 gün boyunca çok güzel gezdik. Tavsiyeler ve yazınız için teşekkürler. Selamlar.
Ayşe Hanım Merhaba, yorumunuz için çok teşekkürler. Yazımızın faydası olmuşsa ne güzel 🙂 Selamlar ve sevgiler…